Hayatımızın Kaynağı Su

Kur'an-ı Kerim'de Kur'an-ı Kerim'de pek çok surede sudan bahsedilmiştir: "Allah, hareket edip debelenen her canlıyı sudan yarattı."(en-Nur,45) denirken daabbe'nin(hareket eden her canlı varlığın)sudan yaratıldığı bildiriliyor. "Her canlı şeyi sudan yarattık."(el-Enbiya,30), "Ve O, sudan bir insan yarattı"(el-Furkan,54). Bu ayetlerde genelde tüm canlıların, özelde de insanın sudan yaratıldığı beyan ediliyor. Diğer bazı ayetlerde: "O'dur ki, size gökten su indirdi, onunla her çeşit bitkiyi çıkardık."(el-Enam,99) O ki, gökten bir su indirdi, onunla her çeşit bitkiden çiftler çıkardık."(et-Taha,53)"Görmedin mi Allah gökten nasıl su indirdi de onunla renkleri çeşit çeşit meyveler çıkardık."(el-Fatır,27). "Size gökten kim su indirdi de onunla sizin bir ağacını dahi bitiremeyeceğiniz gönül açan bahçeler bitirdi?"(en-Neml,60) buyurulmaktadır. Bu ayetlerde ise, tüm bitkilerin su sayesinde büyütüldüğü anlatılıyor. Su, her bir özelliği ayrı bir araştırma ve kompozisyon konusu olacak şekilde, farklı ayet-i kerimelerde dile getirilmiştir. Bu da suyun muazzam bir mucize olduğunu göstermeye yeterli esasında... Önemi Hayat, su ile iç içe girmiş ve birbirine kilitlenmiştir. Bütün varlıklar için su kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Dünyanın dışındaki hiç bir gezegende suya rastlanmamıştır. Aslında su hakkında bilmediğimiz bir çok şey var; biz ancak bilinenlerden az bir kısmını yazabileceğiz. En küçük canlı organizmadan en büyük canlıya kadar bütün hayat faaliyetlerini ayakta tutan "su" dur. Yeryüzünün yaklaşık %70'ini kaplayan su, erişkin bir insan vücudunun da%55-75 gibi önemli bir bölümünü oluşturur. İnsan vücudundaki suyun üçte ikisi hücrelerin içinde; geri kalanı ise, hücre aralarında ve kanda bulunur. Kaslar yağdan daha fazla su içerir. Bu yüzden zayıf olanların kilolulara göre organizmaları daha çok su ihtiva eder. Kimyası Suyun kimyasal formülü H2O'dur. Bunun anlamı, bir su molekülünün iki hidrojen ve bir oksijen atomundan oluşmasıdır. Bu yapısı ile yanıcı ve yakıcı özelliğe sahip iki maddenin bir araya getirilerek suyu oluşturması dahi, olağan üstü bir mucizedir. Su Döngüsü Saf su; kokusuz,tatsız ve renksizdir. Renk, tad ve koku, çevre etkenlerine bağlı olarak değişir. Su yerkürede su buharı(bulutlar), su(denizler,göller)ve buz(kar, dolu, buzullar)gibi değişik hallerde bulunur. Sürekli olarak bu haller arasında geçişler gösterir. İşte bu fiziki hallere dönüşüm, dünya yaratıldığından beri süregeldiğinden ekolojik bir denge oluşturmuştur. "Su Döngüsü"denilen bu olay, içtiğimiz bir bardak suyun mazisini düşünmemiz için binlerce ihtimali ortaya koyar. Mesela o bir bardak suyun bir damlası, yıllar önce bir dinazorun içtiği sudan, su döngüsü sonucu bardağa girmiş bir hisse olabilir. Kısaca tabiatta su, akarsulara akıtılan atıklarla kirlense de, okyanuslarda tuzlu su haline gelse de buharlaşıp atmosfere karıştığında temizlenerek tatlı suya dönüşüyor. Ne dersiniz, su sihirli bir içecek değil mi? Buzun Su Yüzeyinde Kalışı Düşündürücü Suyun, çevre açısından önemli bir özelliği de sıvı hali üzerinde batmadan yüzenbilen buzudur. Suyun katı hali olan buz, sadece düşük sıcaklıklarda oluşabilen geometriden dolayı, sıvı haldeki su kadar yoğun değildir. Halbuki hemen her maddenin katı hali, sıvı halinden daha yoğundur. Bu açıdan her kimyevi madde, dipten yukarı doğru dolmaya başlar. Suda ise bunun aksine buz, öncelikle yüzeyde oluşmaya başlar, daha sonra aşağıya doğru yayılır. Bu durum, derindeki suyun, derinde olmayan sudan daha sıcak kalmasını sağlayarak o ortamdaki canlılar için elverişli bir zemin sağlamış olur. Bu sıcaklık diplerde genellikle +4 derecedir. Faydaları Su, vücudumuzun hiç bir şeyle kıyaslanamayacak derecede önemli bir servetidir. Su bir"hayat" içeceğidir. Belki haftalarca yiyecek olmadan yaşanabilir, ancak susuzluğa 3 günden fazla tahammül edilemez. "Su, vücudumuz için ne yapar?" "Suyun faydaları nelerdir?" gibi sorulara verilecek cevaplar, oldukça uzundur. Vücudumuz için suyun bazı faydalarını şöyle sıralayabiliriz: Vücut sıcaklığının ayarlanmasını sağlar ki, sabit olarak 37 derecede kalmasında önemli bir rol oynar. Besin maddelerinin ve oksijenin hücrelere taşınmasını sağlar Böbrekler, ter ve bağırsaklar yoluyla toksik maddelerden(atık ve zehirli) arınmamızı sağlar. Vücutta iç salgıların oluşması ve vücut dokularının nemlenmesi, ancak su sayesinde olur. Eklemler ve iç organlar arasında kayganlık sağlayarak bazı maddelerin hücreler ve kan damarları arası geçişi su ile mümkün olur. Kilo dengesi ve kilo kontrolü için su oldukça önemlidir. Kan basıncı ve elektrolit-mineral dengesini koruyan yine sudur. Organları ve dokuları darbelere karşı su korur. Kabızlığı önleyerek sindirimi kolaylaştırır. Su derinin elastikiyetinin ve neminin normal şartlarda olmasını sağlar. Bir yetişkinin günde kaybettiği su oranı 10 su bardağı kadardır. Vücudumuzun su depolama özelliği olmadığından, var olan suyun tamamını kulllanmaktadır. Fakat su kaybında vücut, kalan suyu koruyabilmek için inanılmaz bir mücadeleye girer. Yani metabolizma yavaşlar, idrar çıkışı azalır. Su kaybı; terleme, idrar, dışkı, nefes alıp verme gibi etkenler sonucu olur. Vücuttaki ciddi manada su miktarının azalmasına"dehidrasyon" denir. Bu durumda kişiye serumla su takviyesi yapılarak önlem alınmalıdır. Niçin Susarız? Susamak, büyük bir nimettir. Susadığımızı anlamasaydık, hayatımız kolaylıkla tehlikeye girebilirdi. İnsan susadığında troid bezi ağız yoluyla "suya ihtiyacın var" şeklinde beyne bir mesaj gönderir. Bu sayede su içmeye ihtiyaç duyduğumuzu anlarız. Çoğu zaman su içmeyi unuttuğumuz olabilir. Bunun için susamayı beklemeden su içme kültürümüzü geliştirmeliyiz. Özellikle sıcak günlerde sudan daha leziz, daha kandırıcı bir içeceğin olmadığını düşünerek su içmeyi alışkanlık haline getirmeliyiz. Gıda Teknolojileri Nejla BAŞ

Hazret-i Bilal'in Ezanı

Ümeyye bin Halef'in vardı zenci bir kölesi,
Bilal'di ismi, sulardan güzeldi, gürdü sesi.
Rasul'ün aşk ile can attı Hakk'a davetine,
Ümeyye, kızdı bu parlak gönül hidayetine,
"Ne hakla eyledin iman?"deyip de etti cefa,
Bilal'se herşeye rağmen özünde Hakk'a vefa,
"Ehad, ehad"dedi şirkin alev alev közüne,
"O bir, O bir!"diye haykırdı müşriğin yüzüne!
Yatırdılar kuma kızgın hararetinde çölün,
Zayıf vücudunu taşlarla ezdiler her gün...
Köpüklü, dişli ağızlarla sövdüler boyuna,
Yalaz yalaz nice kırbaçla dövdüler boyuna,
Garip Bilal nice işkencelerle oldu yığın,
Ebubekir, koşarak zor da olsa aldı satın.
Bu yolda harcadı Allah için bütün varını,
Gözetti şevk ile yalnızca ahiret kârını.
Şerefle eyledi azad o çiğnenen köleyi,
Gönül huzuruna döndürdü bitmeyen çileyi,
Bu lutfa bin kere şükretti, bülbül oldu Bilal,
Semada yankılanan hür ezanla doldu Bilal.

Gönülden eyledi teslim Nebi'ye kendini o,
Habib-i Hazret'inin oldu baş müezzini o...
Nebi hayatta iken beş vakit ezan okudu,
Yanık seda ile tevhidi öyle bir dokudu;
Şu kubbe kubbe dokuz gökte yankılandı sesi,
Kavurdu herkesi, son Arş'a dek çıkan nefesi...
Nebi'yi seyrederekten ezana başladı mı,
Sağır kulak bile dinlerdi savt-ı İslam'ı.
Vefat edince fakat Can Hilali Peygamber,
O an Bilal'i de susturdu ta derunda kader!
Cıvıl cıvıl şakımak bitti, başka hal oldu,
Cihanda gür sesi, dilsiz misali lal oldu...
Tıkandı içli Bilal'in gürül gürül nefesi,
Tükendi yetmedi artık yanık ezana sesi...

Onun ezanına hasret Ebubekir bir gün,
Biraz sitem dolu bir sesle, gönlü pek üzgün,
"Aman Bilal, dedi; geçmişte hiç mi yok hatırım?
Çıkıp ezan okumazsan bugün buruk kalırım..."
Bilal dediyse de:"Mümkün değil, sesim çıkmaz,
Rasul'ü görmediğim an kesildi bende avaz!
Acıklı halimi bilmez misin ki aylardır,
Nefessizim, bana O'nsuz zaman mekan dardır.
Namaza durduğu mihrapta görmeyince O'nu,
Dayanmıyor yüreğim, anla hal-i mecnunu..."
Ebubekir dedi:"Hasret bu, itiraz etme,
Seninle çok hatırım var, bu denli naz etme!"
Yanık Bilal'i bu yangın talep de pek yaktı,
Yanık yorumladı ilk anda, iç çekip baktı;

Acıyla sordu:"Nedir ya Ebabekir, bu murad?
Garip Bilal'i bu yüzden mi eyledir azad?
Garip Bilal'e nedir gamlı gamlı söylediğin?
Hüda rızası değil miydi dünkü eylediğin?"
Ebubekir buna mahcub olup özür diledi,
"Rıza-yı Hak, dedi; elbette hürriyet senedi.
Fakat sahabe de mazur bu işte ben de Bilal,
Senin ezanına hasret gönülde var mı vebal?
Eya bilal oku bir kerre Allah aşkına sen,
İnan ki çatlayacak gönlümüz bu hasretten..."
Bilal üzüntülü bir sesle inleyip dedi ki:
"Ezana çıkmaya her dem tamam derim belki,
Fakat yazık ki gücüm yok, bu denli etme sitem,
Yeter mi takat-i can, ya Ebabekir, bilemem!"

Durup ezana niyetlendi kavrulan gönlü,
O anda ah ile hıçkırdı, görmeyince Gül'ü.
O hep, Rasul'ü temaşa edip okurdu ezan,
Fakat o Server'i mihrapta görmeyince, aman,
Düşüp yığıldı mübarek zemine pelte gibi,
Firak-ı Ahmed'e asla dayanmayan kalbi,
Diyordu yerde iniltiyle:"Ya Rasulallah,
Yetim Bilal'e medet eyle ya Habiballah!"
Eşikte inledi bir hayli, taştı hicranı,
Ezana yetmedi bir türlü güç ve dermanı.
Bu hale ağladı olgun Ebubekir dedi ki:
"Bilal, üzülme, bu halin senin, büyük mevki!
Asıl ve öz değerindir bu aşk-ı Peygamber,
Ezan misali sükutun da şimdi ayrı hüner..."
Bilal'e olmadı mümkün, toparlanıp okumak,
Ne çare, yollara baş koydu gönlü hun olarak;
Serinlesin diye kalbinde ayrılık ateşi,
Fetih seferlerinin oldu en yanık güneşi...

Ne yapsa dinmedi hicranı, etti kalbini kül,
Yazık ki hiç şakımaz oldu en güzel bülbül!
Uçup hudutlara dek, durmadan cihad etti,
Gün oldu, gönlü nihayet, ezan murad etti.
Vakit sabah idi, Allah deyip o saniyede,
Ezana başladı, yer-gök uyandı Suriye'de.
Dirildi sandı ahali o an Rasulallah,
Semaya çıktı selamlar, yaşandı başka sabah...
O Can Rasul'ü o akşam rüyada gördü Bilal,
Yüzünde aynı tebessüm, buyurdu Nur-i Hilal:
"Eya Bilal, nicedir gelmedin ziyaretime,
Uyandığında revan ol diyar-ı cennetime!"
Bilal o an figan etti:"Ya Habiballah!"
Hemence çıktı yataktan deyip de:"Ya Allah!"
Tutuştu hasreti kat kat, kılıncı girdi kına,
Yöneldi, doğru, hemencek Medine yollarına...
Ulaştı bir gece vaktinde gizli, sessizce,
Ve sürdü Ravza'ya yüz, adeta nefessizce.
Devamlı ağladı da fecre dek firakından,
Meğer Bilal'i nasıl dağlamıştı son hicran.
Eşikte dert ile yalvardı:"Ya Rasulallah,
Ne tatlı günlerimiz vardı ya Rasulallah!
Bakışların nazar eylerdi beş vakitte bana,
Selam alır doyamazdım selam verince Sana!
Koşup huzuruna her bapta ya Rasulallah,
Dalar cemaline mihrapta ya Rasulallah,
Coşup Sen'inle okurdum ezanı Ravza'da ben,
Sesim kısıldı Efendim, bugünkü gurbetten!

Dayanmıyor yüreğim, ıstırab-ı hasretine,
Huzurda perdeyi kaldır, bu içli ümmetine!...
Niyaz içinde Bilal'in tıkandı feryadı,
Görür müyüm diyerek baktı, baktı hıçkırdı...
Ve nemli, kırmızı gözlerle yer öpüp kapıdan,
Usulca ayrılacakken gelenler oldu o an.
Hasan'dı önde gelen, arkasında hem Hüseyin,
Görünce onları derhal kucaklayıp gamgin,
"Nebimin ey iki göz nuru siz!" deyip de dili,
Eşikte kaldı Bilal, iştiyakı besbelli.
Bağında gülleri seyretti, hal hatır sordu,
Gelince vakt-i ezan, lal olup Bilal durdu.
"İzin verin, dedi birden; görünmeden gideyim."
"Hayır"dedikçe o güller, diyordu:"Ben gideyim!"
Nebi torunları ısrarla"Ya Bilal!" dediler;
"Senin ezanına hasret, gönül gönül bu seher.
Nebi için biliriz derd-i firkatin pek çok,
Ezana, yoksa O mihrapta, takatin hiç yok!

Sıcacık Bir Kalbe Dokunmak

Bir elin hissediş hihayesidir, bu satırlar....
Gözler ellere takılır önce... Hüzünlü yüzüyle karşılıklı bakışmadadaır eller...
Anlar ki, orada yüzlerce kalp beklemektedir...Ve yumruk olur eller ağırlığıyla yükün, yere doğru eğilir.
Yapabileceği çok şey vardır ellerin ve hissetmesi gereken paha biçilmez duygular...
Bir kalbe dokunmak gereklidir şimdi... Boşuna değildir, hiçbir şey... Ve hiçbir şey kalplere giden yoldan daha anlamlı değildir. Yalnızca farkına varmak gerekir. Bir dokunuş, on parmağın ve de bir yüreğin yapabileceği şeylerdir.
Ve bir eldir, şimdi yollarda olan... Bir kalbe dokunmaktır sevincinin adı...
Tek isteği, sonu olan kainatı aşmaktır, ulaşmaktır sonsuzluğa... Ve bunu bilir ki, kalpleri hissederek yapacaktır.
Bir tabela vardır yolun başında,"Dokunmak nedir?" yazılıdır.
Ve dokunmak, kalplere giden yolda anlatılacaktır.
Muhtaç olan her kalbe uzanmaktır, dokunmak...
El olmaktır, yüreklere serpilen sevinç tohumlarının taşıyan...
Bir yetimin saçının okşamaktır...
Bir tas çorbansa içtiğin şu dünyada, onu da paylaşmaktır.
Ve dokunmak, yardım eli olmaktır...
Tebessümünse tek servetin, onu da cömertçe sunmaktır...
Dokunmak...
Keşfetmektir, sevgiye aç olan kalpleri...
Dokunmak...
Aç olan karınların, ekmek kokulu sevgisidir.
Bayramlarda beklenen bir parça etin rüyasıdır dokunmak...
Kulluğun en anlamlı hikayesidir...
Ve bir lütuf değil, vazifedir dokunmak...
Sonsuzluğa açılan sevap kapısıdır.
Allah'a olan merdivenindeki adımındır, dokunmak...
Sonra şükrün sırası gelir... Ve son söz, dualarla söylenir. Dokunmayı nasip eden Yaratana, vesile olan her şey için hamd gereklidir...Kolay yoldan ahiret azığı, belki de buna denilmektedir. Ve hiç durmaksızın, el olmanın kıymeti bilinmeldir.
Ve dokunmak, sevaplarla dolu bir hikayeyi cennette dinlemektir...
Fatma ALADAĞ

BAYANLARA SESLENİYORUM; Hepimizi Bekleyen Bir Dünya Var!

Maneviyatı dolu dolu geçirdiğimiz bu mübarek ramazan ayında, her gün gerek televizyonda gerekese gazetelerde mutlaka Afrika'dan, Somali'den haberler alıyoruz.
Genelde televizyonlarda bu haberler bizlerin akşam yemeğine denk geliyor. Açlıktan gözlerinin feri kesilmiş, yüzünü saran sinekleri bile kovmaya hali kalmamış açlıktan susuzluktan acı bir şekilde vefat eden kara bahtlı kıtanın çocuklarını görünce yediklerimiz boğazımıza diziliyor.
"-Keşke..."deriz,"Onlara bir lokma ulşatırabilseydik."
Sonra kısıtlı bütçemiz gelir aklımıza..."Ama biz zor geçiniyoruz, onlara nasıl yetişelim?" diye hayıflanırız. Bütün samimiyetimizle üzülür, onların haline acırız. Onlara yardım etmesi için Rabbimize el kaldırırız. Halbuki esirgediğimiz o küçücük yardımlarımız; onların bir günlük, bir haftalık, belki de bir aylık ihtiyaçlarını giderebilir.Nasıl mı?
Gelin şöyle bir karar alalım; Haftada bir gün, kahvaltıda bir çeşit yiyelim. Yalnız peynir ekmek veya yalnız zeytin ekmek gibi... O günün kahvaltı masrafını hesaplayalım en az 10 TL diyelim... Ayda 40 TL ediyor. 40 TL Somali'li bir ailenin en az 1 haftalık erzak paketi... Sizce de sadaka ve infakın lezzetini hissetmezmiyiz.
İkinci alternatife gelince, hanımların kendi aralarında "altın günleri","akraba toplantıları"veya"sohbet meclisi" grubunuzla yapabileceğiniz bir yardım faaliyeti olabilir. Diyelim ki, akraba toplantınızda 10 kişi toplanıyor; herkesten 2TL toplansa, ayda 20 TL yapar. Bu, bizim için çok küçük bir meblağ... Belirleyeceğiniz bu miktar, maddi duruma, bulunduğunuz çevreye göre değişebilir; azaltıp artırabilirsiniz. Böylece akraba olmanın tadı da infakla perçinlenmiş olur. Unutmayalım; sadaka ve infklar belaları def eder. Geçmişlerimize rahmet olur.
Hatırlayacağınız üzere; Asr'ı saadette, Tebük Seferi için hazırlık yapılırken kıtlık zamanı idi. Ve Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem- seferberlik ilan etmiştir.
"Herkes, ne verebilirse getirsin." dedi.
O gün, küçük bir kız çocuğu, kulağındaki altın küpeleri infak etmek istedi. Ama heyecanından, küpeleri kulağından çıkaramadı. Çıkarabilmek için asılarak kulağını kanattı. Ve o kanlı küpeleri Rasulullah-sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in önüne koydu.
Sahabeden Ebu'l-Akil çok fakirdi. Ama bütün gece hurma taşıyarak iki ölçek hurma kazanmış; bir ölçeğini ailesine, bir ölçeğinide orduya infak etmişti.
Muhterem hocalarımızdan biri, derslerinin birinde:
"-Kızım, bu günler İslam'ın ve insanlığın zor günleri.. Bugünleri fırsat bilip ne kadar hayır-hasenat yapsak az!.. Çünkü bugünlerde yapılan hayırlara, Cenab-ı Hak bire on veriyor." demişti. Sonra da bir ayet-i kerimeyi hatırlatmıştı:
"Size ne oluyor da, Allah yolunda harcama yapmıyorsunuz. Halbuki göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Elbette içinizden fetihten(Mekke'nin fethinden) önce harcayanlar ve savaşanlar, daha sonra harcayıp savaşanlara eşit değildir. Onların derecesi, sonradan infak eden ve savaşanlardan daha yüksektir. Bununla beraber Allah, hepsini de en güzel olanı(cenneti)vaad etmiştir. Allah bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
Kim Allah'a güzel bir borç verecek olursa, Allah da onun karşılığını kendisine kat kat verir ve ayrıca onun çok değerli bir mükafatı da vardır." (el-Hadid, 10-11)
Evet sevgili bayanlar; Cenab-ı hak, muhtaçları bize emanet etti. "Ne yapalım? Allah versin!" deyip savuşturmayalım. Allah, onlara vermemiz için bizi yarattı. Yani onları, bize emanet etti. Gücümüz yettiği kadar onlardan sorumluyuz.
Önceki yıllarda bir gazetede okumuştum: Afrika'da birçok çaresiz kadın, çocuklarını doyurabilmek için bir yumurta karşılığı iffetini satıyormuş. Ne acıdır ki biz hala sessisiz, sene 2011 şimdi Somali'de anneler kendi çocuklarını elleriyle toprağa defnediyor. Düşünün ihtiyacın bu raddesini!...
Misyonerler oralarda kilise kurup bahçesine su kuyuları açıyorlar. Ve bu yollla halkı Hristiyanlaştırmaya çalışıyorlar. İnsanlar su uğruna dinlerinden oluyor yani... Onlar cahiliyet, mecburiyet ve şiddetli sıkıntı içinde olmasalar,ne iffetlerini, ne de dinlerini kaybedeceklerdi. Belki onların bu konuda sorumlulukları da azdır, ama ya bizim?!.
Gelin duyarlı olalım"Bir"lerimizi birleştirip"bin" yapalım. Dünyadaki Müslüman kardeşlerimiz, bizim şefkatli elimizi bekliyor.
Hanımlar, unutmayalım; tarihe yön veren, kaderin akışına tesir eden fedakar hanımlar, hep müslüman hanımefendilerdir. Biz de onlardan bir numune olalım...
Allaha emanet olmanız dileğiyle

Anneler Gununde Annenizi Sevindirin



En güzel Anneler Günü hediyesi arayanlar kolay karar veremez.

Annenize hem anneler günü hediyesi almak hem de bir ihtiyacını görmek isterseniz bu ev tekstili ürünü nevresim takımlarına bakabilirsiniz.

Taç, Pierre Cardin başta olamak üzere farklı marka ve modelleri bulabileceğiniz kampanya ile nevresim, çarşaf, indirim, kampanya burada: http://www.nevresimevi.com

Anneler Gunu Kampanyalari Profilo'da



Profilo Anneler Günü kampanyası ile tüm küçük ev aletleri peşin fiyatına 9 taksitle.
Profilo peşin fiyatına taksit kampanyası ile Anneler Günü Kampanyası size annenizi mutlu etme şansı sunabilir.

Dogadan Cildinize Guzellik Destekleri



Doğada güzelleştirici mucizelerin sınırı yok. Her geçen gün bir farklı formül öğreniyoruz. Doğanın gençleştirici gücünü bitkilerde görmek mümkün.

Doğal ve bitkisel desteklerle mükemmel bir cilt mümkün. Bu alanda uzmanlığı ile tanınan Volkan Kurt'un doğada cildi gerginleştiren bazı yollardan söz ediyor. Verilen bu doğal ipuçlarıyla güzellik şansını yakalayabilirsiniz.

Ciltte olumlu etki gösteren bitkisel ürünler ya da doğal ürün kökenli kremler, katkı içeren ürünlere alternatif. (Bir de cildigerginleştiren kremler o kadar pahalı ki.. Bunların formülünü doğadan arayıp bulmak varken neden kimyasal karışımlı kremlere para ödensin ki) Doğal ürünlerden ve şifalı bitkilerden elde edildikleri için önemseniyorlar bu formüller. Çünkü bir çok kadının ihtiyacı olan gerginleştirici özelliğin yanı sıra bazıları östrojenik etkiye de sahipler. ve bazı bitkisel içerikli karışımlar, ciltte yaş ilerledikçe eksilen maddeleri yapılandırıcı ve canlandırıcı etkiden dolayı da bir çok kadının tercihlerine yer alıyor. Parlak, canlı ve gergin cilt için önemli olan, tabiata bilinçli yaklaşamak ve hangi bitkinin veya besinin neye yaradığını bilmek.. Örneğin, biberiye yapraklarından hazırlanan bir karışım yaralar ve kesiklerin tedavisinde kullanılıyor.. Yeşil nane ve portakal özü cildi kaldırarak, gerginleştirici etki gösteriyorlar. Tabii bunlarla sınırlı değil. İşte mucizevi formüller

Biberiye ve sütle gergin bir cilt
Akdeniz çevresinde yetişen ve 'kuşdili' olarak da tanınan biberiye, sağlık sorunlarının yanı sıra kozmetikte de kullanılır.
Biberiye yapraklarının suda bekletilip, suyu süzülüp, sıkılarak elde edilen sıvı, kompres yapılarak, ödemlerde, yaralar ve kesiklerin tedavisinde kullanılır.
Son derece etkili bir tonik olan biberiye, cildi gerginleştirir ve canlandırır. Cildinizi gerginleştirici bir losyon öneriyorum.
1 su bardağı ılık süte 10 gr biberiye atıp bir kaç dakika bekletin. Daha sonra çay süzgeci veya tülbentle süzün. Bir parça pamukla göz çevresi hariç tüm yüz ve boynunuzu silin.

Ananas suyundaki mucizevi enzim
Günde iki kez ananas suyu için. B vitamini ve ciltte kollajen oluşumu için C vitamini içeriyor. Ananas, az bulunan mineral manganezin önemli bir kaynağı. Anti oksidan koruma sağlıyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor.. Ananasın cildi sıkılaştıran özelliği içindeki özel enzim... İçerdiği bol miktardaki 'bromelain' enzimi, dokuları gerginleştiriyor, ciltte istenen gerginliği sağlıyor. .

Limon ve portakalın ciltte yarattığı sıkılık
Artık tezgahlarda bol bol portakal göreceksiniz. Güzellik için bol bol kullanın. Ama limonu da katarak.. 3 limonu, 1 portakalı ve bir salatalığı ( kabuklarıyla birlikte) mikserde karıştırın.. Elde ettiğiniz karışıma 3 çorba kaşığı gül suyu ve 2 çorba kaşığı da alkol ekleyin. Bu karışım bir saat kadar bekletin. Sonra sabah ve akşamları yüzünüzü silin. Bu silmenin ardından cilt için hazırlanmış doğal bitki yağları sürebilirsiniz. (Cildin gerginliğinin sağlanması açısından susam ya da badem yağını tercih edebilirsiniz). Bu işlem sırasında, parmak uçlarınız yardımıyla (dairesel hareketlerle) yüze masaj yapın. Doğal yağı minik masajla cildinize yedirin . Katkısız ve doğal olan bu yağlar Herbalum'da bulunuyor.

Yüz temizleme losyonu
Yüzü temizlemek de beslemek kadar önemli. 1 kaşık biberiyeyi ve 2 kaşık kurutulmuş papatyayı, içinde su olan bir kaba koyun. 15 dakika kaynatın. Bu karışımı soğutun. Sonra tülbent veya tel süzgeçle süzün. Yüzünüzü bu karışımla yıkayın. Biberiye teninizdeki mikropları yok eden bir özellik taşır . Papatya ise yüze parlaklık kazandırır.

Maydanoz maskesi
Maydanoz cildi çok güzel nemlendirir, gerip güçlendirir... Sorunlu göz çevreniz için kullanabileciğiniz bir sebze. 1 orta demet maydanozu kıyın ve bir kaba koyarak üzerine 1 bardak sıcak su ekleyin. 10 dakika sıcak suyun içinde beklesin. ( Veya suyun kaynadığı kabın üzerine süzgeç koyun. Bu suyun buharında bekletin.) Sonra maydanozları soğutun ve süzün. Göz çevrenize besleyici bir krem sürün. Karışımda ıslattığınız bir parça pamuğu gözünüzün üzerine yerleştirin. Yatağa uzanın ve bu pamukla 10-15 dakika dinlenin. Haftada iki veya üç kere bu işlemi yapabilirsiniz.

Pürüzsüzleştirici ve sıkılaştırıcı losyon
3 tatlı kaşığı papatyayı, 2 tatlı kaşığı gül yaprağını (veya adaçayı) 1 tatlı kaşığı naneyi haşlayın. Akşam temizlenmiş yüzünüze bu losyonu pamukla sürün. 20-25 gün boyunca her gün kullanabilirsiniz.. Farkı fark edeceksiniz.

Orman meyvelerindeki kolajen
Dut, böğürtlen, ahududu ve çilek gibi orman meyveleri kırışıklıklara iyi gelir. Yaşlanmayı geciktiren antioksidan içerirler. Örneğin bir avuç çilekte bulunan C vitamini, günlük gereksinimiz olan kolajeni tekrar yapılandırır. Bunların suyunu (bir çorba kaşığı) ayrıca maske olarak cildinize sürüp, 5 veya 10 dakika bekletebilir, cilde emdirdikten sonra suyla yıkayabilirsiniz. Bu meyveleri hergün yemek de 'içten destek' sağlar ve çok olumlu etki yaratır..

Her türlü cilde ballı krem
Bir yumurtanın akını iyice karıştırın. İçine bir şeker kaşığı bal ve bir çay kaşığı badem yağını ilave edin.. Malzemeleri akıcı hale gelene kadar çırpın.... Cildiniz kuru ise içire eklediğiniz badem yağını bir-iki çay kaşığı daha çoğaltabilirsiniz. Yüzünüze 4 veya 5 günde bir maske olarak uygulayabilirsiniz. Bu 'doğal kremi' buzdolabında bitinceye kadar saklayıp, kullanabilirsiniz.

Buğday kuru ciltler için ideal ürün
Kuru ciltler daha çok özen ister. Çünkü kolay kırışır. Bakım için bir su bardağı buğdayı mikserde öğütün. karıştırın. içine iki çorba kaşığı doğal zeytinyağı eklemeyi ihmal etmeyin (Demir havanda da dövmeniz mümkün) Eriyince yüze uygulayın. (Mutlaka uzanın ve öyle maske yapın) Yarım sonra sonra ılık suyla yıkayarak çıkartın. Haftada bir bu maskeyi yapabilirsiniz.

Un, bal ve sütle canlı bir deri
Yorgun ciltleri anında canlandırma özelliğine sahip olan bu maskeyi kolayca hazırlayabilirsiniz. Bir çay bardağı ılık sütü, 2 yemek kaşığı unu bir kaşık balla karıştırın. Ilık karışımı cildinize sürüp, 10 dakika bekletin. Maske A, B ve E vitamini içerdiği için cildi canlandırıcı özelliğe sahiptir.

Alındaki kırışıklıklar
Bir beyaz kağıdı ılık suda ıslatın. Üzerine yağlı krem sürün. Alnınıza kırışıklıkların üzerine yerleştirin. (Kağıt kaşlarınızın üzerine ve saçlarınıza gelmesin). 15-20 dakika bekletin.

Karahindiba ile leke savaşı
Bitkiden 2 çorba kaşığı elde edin. Küçük bir cezvede 10 dakika kaynatın. Soğutun ve süzün. Bu sıvı ile yüzünüzü sabah ve akşam yıkayabilirsiniz. Bir süre sonra yüzdeki lekeleri ve çilleri yok eder, güzel bir cilde sahip olmanızı sağlar.

Elma sirkesi-soğan suyu
İkisinin karışımı hem güneş hem de yaşlılık lekelerine karşı doğal bir reçete... Elma sirkesi-soğan suyu karışımı, her yaştan kadının canını çok sıkan kahverengi lekeleri gideriyor. Yöntemi şöyle: İki küçük soğanın suyunu mikserde sıkın. (Veya soğanı kesip, bir havanda da dövebilirsiniz) Soğan suyuna yarım çay bardağı elma sirkesi ekleyin, karıştırın. Bu doğal 'losyonu' akşamları sürüp öylece uzanın.. Yarım saat sonra yıkayın. İki veya üç günde bir yapabilirsiniz Dilerseniz sadece soğanın suyunu da sürebilirsiniz. . Soğan suyuyla ıslatılmış bir pamukla yüzünüzü her gün silebilirsiniz. (Gündüz kokmaması için geceleyin yapmanız sonra suyla yıkamanız daha iyi.) Ancak dileyenler, sabaha kadar da bu losyon sürülü bir şekilda uyuyabilir.

Kaya tuzu doğal bir nimet
Kaya tuzu büyük parçalar şeklinde tuz madenlerinden çıkarılan ve rafine olmayan tuz. Gözaltı ve ağız çevresindeki çizgileri,
Güneş ışınlarının neden olduğu kırışıklıkları tedavi edebilir. Magnezyum potasyum , kalsiyum klorit ve demir bakımından zengin olan bu tuz birçok yerde kullanılıyor. Uygulamadan sonra kan dolaşımını hızlandırır. Kaya tuzlarının doğal dengesi cildin nem dengesini ayarlar. Aynı anda göz için de yararlı. Yorgun gözler için şunu yapın: 1 bardak suya yarım tatlı kaşığı tuz ölçüsüne göre 2 bardak tuzlu su hazırlayın. Elinizi suda ıslatarak göz altlarınıza koyun.

Yabani çilek çayı
Sivilceli cildiniz varsa, bir içecek önermek isterim Her sabah yabani çilek çayı demleyip için. Ayrıca sivilce düşmanı başka bitkiler de var. Papatya, lavanta ve ebegümeci çayları da iyi gelir. Çünkü kan dolaşımını hızlandırır. Bu da gerilimi azaltır dolayısıyla sivilcelerin oluşumunu engeller.

Eller de çok önemli
Eller için güzel bir karışım var. 1 su bardağı dolusu zeytinyağı, suda (benmari) ısıtın ve içine çeyrek limon suyu sıkın. Eller bu yağıda 10 dakika bekletin. Ayrıca tırnakların güçlenmesi ve ellerin bakımı için de şu formül iyi gelir: 10 damla bademyağı, 3 damla lavanta yağı, 2 damla bergamot yağını 1 tatlı kaşığı gliserinle karıştırın. Bunları sıcak suya ekleyin. . Ellerinizi 10 dakike bu karı bekemit . Sonra eller ovuşturularak yağları deriye nufüz ettirin.

Pirinçunu ile şahane eller
Mutfağınızdaki pirinçunundan bir güzellik malzemesi yapıyabileceğinizi unutmayın. Bir miktar pirinç ununu bir çay bardağı sütle karıştırın. İçine 1 yemek kaşığı dolusu jojoba yağı ekleyin. Bu karışımı ellerinize sürün 20 dakika sonra yıkayın, Ellerinizdeki güzelliği farkedeceksiniz.

Bitkiler nasıl doğal incelme sağlar?
Cildi gerginleştiren, sorunları gideren formüller bulunduran doğa, tabii ki zayıflama için de çüzüm sunuyor. Bu arada bir çok insan yaz sonrası kilo aldı. Bunları da yakmanın zamanı geldi. Çünkü güzellik deyince zayıf olmak şart. Doğada onun da çaresi var. Bitkilerle kalıcı zayıflık sağlanıyor. Ayrıca kullanılan şifalı bitki ve tohumlarının içindeki vitamin ve mineraller zayıflatmakla kalmayıp, güzel bir cilde de neden oluyor. 'Yağ yakıcı' olan bu şifalı bitkiler (yemekten önce alınınca) yemekte alınan yağların da vücuttan daha kolay atılmasını sağlıyor. (www.herbalium.net) 'Bitki özü damlası'nı da suya damlatıp içtiğinizde tabiatın etkisi bir süre sonra kendini gösteriyor.