Maneviyatı dolu dolu geçirdiğimiz bu mübarek ramazan ayında, her gün gerek televizyonda gerekese gazetelerde mutlaka Afrika'dan, Somali'den haberler alıyoruz.
Genelde televizyonlarda bu haberler bizlerin akşam yemeğine denk geliyor. Açlıktan gözlerinin feri kesilmiş, yüzünü saran sinekleri bile kovmaya hali kalmamış açlıktan susuzluktan acı bir şekilde vefat eden kara bahtlı kıtanın çocuklarını görünce yediklerimiz boğazımıza diziliyor.
"-Keşke..."deriz,"Onlara bir lokma ulşatırabilseydik."
Sonra kısıtlı bütçemiz gelir aklımıza..."Ama biz zor geçiniyoruz, onlara nasıl yetişelim?" diye hayıflanırız. Bütün samimiyetimizle üzülür, onların haline acırız. Onlara yardım etmesi için Rabbimize el kaldırırız. Halbuki esirgediğimiz o küçücük yardımlarımız; onların bir günlük, bir haftalık, belki de bir aylık ihtiyaçlarını giderebilir.Nasıl mı?
Gelin şöyle bir karar alalım; Haftada bir gün, kahvaltıda bir çeşit yiyelim. Yalnız peynir ekmek veya yalnız zeytin ekmek gibi... O günün kahvaltı masrafını hesaplayalım en az 10 TL diyelim... Ayda 40 TL ediyor. 40 TL Somali'li bir ailenin en az 1 haftalık erzak paketi... Sizce de sadaka ve infakın lezzetini hissetmezmiyiz.
İkinci alternatife gelince, hanımların kendi aralarında "altın günleri","akraba toplantıları"veya"sohbet meclisi" grubunuzla yapabileceğiniz bir yardım faaliyeti olabilir. Diyelim ki, akraba toplantınızda 10 kişi toplanıyor; herkesten 2TL toplansa, ayda 20 TL yapar. Bu, bizim için çok küçük bir meblağ... Belirleyeceğiniz bu miktar, maddi duruma, bulunduğunuz çevreye göre değişebilir; azaltıp artırabilirsiniz. Böylece akraba olmanın tadı da infakla perçinlenmiş olur. Unutmayalım; sadaka ve infklar belaları def eder. Geçmişlerimize rahmet olur.
Hatırlayacağınız üzere; Asr'ı saadette, Tebük Seferi için hazırlık yapılırken kıtlık zamanı idi. Ve Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem- seferberlik ilan etmiştir.
"Herkes, ne verebilirse getirsin." dedi.
O gün, küçük bir kız çocuğu, kulağındaki altın küpeleri infak etmek istedi. Ama heyecanından, küpeleri kulağından çıkaramadı. Çıkarabilmek için asılarak kulağını kanattı. Ve o kanlı küpeleri Rasulullah-sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in önüne koydu.
Sahabeden Ebu'l-Akil çok fakirdi. Ama bütün gece hurma taşıyarak iki ölçek hurma kazanmış; bir ölçeğini ailesine, bir ölçeğinide orduya infak etmişti.
Muhterem hocalarımızdan biri, derslerinin birinde:
"-Kızım, bu günler İslam'ın ve insanlığın zor günleri.. Bugünleri fırsat bilip ne kadar hayır-hasenat yapsak az!.. Çünkü bugünlerde yapılan hayırlara, Cenab-ı Hak bire on veriyor." demişti. Sonra da bir ayet-i kerimeyi hatırlatmıştı:
"Size ne oluyor da, Allah yolunda harcama yapmıyorsunuz. Halbuki göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Elbette içinizden fetihten(Mekke'nin fethinden) önce harcayanlar ve savaşanlar, daha sonra harcayıp savaşanlara eşit değildir. Onların derecesi, sonradan infak eden ve savaşanlardan daha yüksektir. Bununla beraber Allah, hepsini de en güzel olanı(cenneti)vaad etmiştir. Allah bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
Kim Allah'a güzel bir borç verecek olursa, Allah da onun karşılığını kendisine kat kat verir ve ayrıca onun çok değerli bir mükafatı da vardır." (el-Hadid, 10-11)
Evet sevgili bayanlar; Cenab-ı hak, muhtaçları bize emanet etti. "Ne yapalım? Allah versin!" deyip savuşturmayalım. Allah, onlara vermemiz için bizi yarattı. Yani onları, bize emanet etti. Gücümüz yettiği kadar onlardan sorumluyuz.
Önceki yıllarda bir gazetede okumuştum: Afrika'da birçok çaresiz kadın, çocuklarını doyurabilmek için bir yumurta karşılığı iffetini satıyormuş. Ne acıdır ki biz hala sessisiz, sene 2011 şimdi Somali'de anneler kendi çocuklarını elleriyle toprağa defnediyor. Düşünün ihtiyacın bu raddesini!...
Misyonerler oralarda kilise kurup bahçesine su kuyuları açıyorlar. Ve bu yollla halkı Hristiyanlaştırmaya çalışıyorlar. İnsanlar su uğruna dinlerinden oluyor yani... Onlar cahiliyet, mecburiyet ve şiddetli sıkıntı içinde olmasalar,ne iffetlerini, ne de dinlerini kaybedeceklerdi. Belki onların bu konuda sorumlulukları da azdır, ama ya bizim?!.
Gelin duyarlı olalım"Bir"lerimizi birleştirip"bin" yapalım. Dünyadaki Müslüman kardeşlerimiz, bizim şefkatli elimizi bekliyor.
Hanımlar, unutmayalım; tarihe yön veren, kaderin akışına tesir eden fedakar hanımlar, hep müslüman hanımefendilerdir. Biz de onlardan bir numune olalım...
Allaha emanet olmanız dileğiyle
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder