Enerjinizi Meditasyonla Dengeleyin!



Eğer mazeretlerinizi bir kenara bırakıp, meditasyon yapmayı başarırsanız, hem ruhsal hem de bedensel enerjinizi dengeleyebilirsiniz.

Araştırmalar, meditasyonun kan basıncından stres düzeyine kadar hemen her konuda fayda sağladığını ortaya koyuyor. Düzenli olarak meditasyon yapan kişiler, yapmayanlara kıyasla daha uzun yaşıyor ve bu kişilerin kalp-damar hastalıklarına yakalanma oranları daha düşük oluyor. Sağladığı bunca yarara rağmen birçok kişi çeşitli nedenlerle bu terapi yönteminden uzak duruyor. Oysa meditasyon yapmak için sanıldığı gibi bir köşede gözleriniz kapalı saatler boyu, sessiz sessiz oturmanız gerekmiyor! Bazı kuralları farklılaştırarak, pekala bu işi de kendinize ve kişiliğinize uygun hale getirebilirsiniz. Üstelik bunun için çok fazla zaman ayırmanız da gerekmiyor. Araştırmalar, bu iş için günde sadece 20 dakika ayırmanın fayda sağlamak için yeterli olduğunu ortaya koyuyor.

Biz de. Özellikle meditasyon yapmayı isteyen ama bir türlü başlayamayanları düşündük ve insanları meditasyon yapmaktan alıkoyan en önemli 6 mazereti araştırdık. Ve uzmanlara danışarak, bu mazeretlerin üstesinden gelmeyi kolaylaştıracak çözüm yollarını derledik...

Mazeret 1:
Gözlerimi kapatmaktan hoşlanmıyorum
Hayır; kesinlikle kapatmak zorunda değilsiniz! Sessiz bir köşede, rahat bir pozisyonda oturun ve çevrenizdeki herhangi bir objeyi seçin. Şimdi o objeye sanki onu ilk defa görüyormuş gibi bakın. Sadece bakın, hepsi bu.., Kuşkusuz o objeye bakarken aklınıza birçok başka şey gelebilir, düşünceler akabilir, ancak siz yine de tüm dikkatinizle seçtiğiniz şeye odaklanın. Odaklanmak için nede karar kılacağınızdan pek emin değil misiniz? Mum alevini, bir demet çiçeği ya da bir ağacı seçebilirsiniz,., Bunu meditasyon sırasında da devam ettirebilirsiniz.

Mazeret 2:
Düşüncelerimin akışına hakim olamıyorum
Bu, meditasyon sırasında en sık dile getirilen sorunlardan biri, Düşüncelerin birbiri ardına akmasına engel olamıyorsanız bir de bu yöntemi deneyin: Sessiz bir köşeye oturun ve düşüncelerinize odaklanın. Aklınızdan geçenleri sanki dışarıdan bakıyormuşçasına gözlemleyin. Bu akan düşünceler arasında küçük bir boşluk yakalamaya çalışın. Ve düşünceler arasında yakaladığınız bu boşlukları uzatmaya, bu boşluklarda zihninizi dinlendirmeye çalışın.

Mazeret 3:
Sessiz bir yer bulamıyorum
Hayır, bu da sizi meditasyon yapmaktan alıkoyacak bir mazeret değil, bize göre... Günlük yaşamınızı geçirdiğiniz mekanlardaki sesleri dinleyerek, bu eylemi meditasyonun farklı bir formu haline getirebilirsiniz. Rahat bir pozisyonda oturun ve sesleri kulağınızı tırmalayan bir gürültü gibi değil de biraz daha farkına vararak dinleyin. Normalde dikkatinizden kaçacak kadar uzak olan sesleri, zar zor duyulacak kadar alçak olanları dinleyin... Ardından bu egzersizin sonuçlarını gözden geçirmelisiniz. Kendinizde bit farklılık gözlemlediniz mi? Ya da daha iyi bir dinleyici olmanın ne kadar büyük bir efor gerektirdiğini? Hiç fark etmediğiniz ne kadar çok ses olduğuna ve bu kadar çok sesi nasıl duyabildiğinize şaşırdınız mı? İşte size harika bir meditasyon deneyimi!

Mazeret 4:
Dikkatimi odaklamak imkansız görünüyor
Meditasyonun amacı dikkatinizi toplayarak, içinde bulunduğunuz ana yüzde yüz odaklanmanızı sağlamaktır. Zen üstadıyla öğrencisi arasında geçen ünlü bir diyalog vardır. Öğrenci üstadına sorar; "Usta, aydınlanmışlığı yaşamıma nasıl geçirebilirim? Onu günlük yaşamımın her anında nasıl deneyimleşebilirim?" "Yemek yiyerek ve uyuyarak" diye yanıtlar üstat. "Ama herkes yemek yiyor ve uyuyor" der öğrencisi, "Herkes yemek yerken sadece yemez, uyurken sadece uyumaz" diye yanıtlar üstat. Anlamı gayet açık, hayatın her anının farkında olun...

Mazeret 5:
Huzursuz biriyim, sabit duramıyorum!
Meditasyonda en önemli şey, başlamadan önce rahat bir pozisyon bulmaktır, insanlar nedense meditasyon yapmak için çalışırlar, bunun sonucunda da tabii ki bu pozisyonda rahat edemezler. Rahatlayıp uygun pozisyonu bulduysanız şimdi kıpır kıpır, yerinde duramayan yapınızla baş etmeye çalışabilirsiniz. Bunun için nefesinize odaklanın ve sakin bir şekilde nefes alıp verin. Birkaç dakika sonra dikkatinizi vücudunuza yönettin. Vücudunuzda herhangi bir ağrı, rahatsızlık ya da zevk veren bir şey hissediyorsanız bu duygulara yoğunlaşın ve keyfine varın, ama sabit bir şekilde durmaya da devam edin. Böylece bu duyguların dikkatinizi dağıtmasına izin vermek yerine onları kabul etmeyi öğrenirsiniz. Bir sonraki aşamada organlarınız ve fonksiyonları üzerine düşünün. Kalbiniz, akciğerleriniz, böbrekleriniz, mideniz,., Kanınızın bir nehir gibi akıp çevresindeki tarlaları yani organlarınızı beslediğini hissedin... Vücudunuzdaki tüm organlarının birbirlerine bağlı olduğunu ve birbirlerine ihtiyacı olduğunu hatırlayın...

Mazeret 6:
Düşüncelerimle baş başa kalınca moralim bozuluyor
Bazılarına meditasyon zor gelir, çünkü bu onları iç dünyalarına odaklanmaya zorlar. Oysa iç dünyanın deşifresi gerçekten çok yararlı olabilir. Deneyeceğiniz bu yöntemle negatif duygulardan kurtulup daha pozitif ve kendine güvenli biri olabilirsiniz: Sakin bir köşeye oturup gözlerinizi kapatın ve diğer insanların size yakıştırdığı etiketleri analiz edin. Asi, kurban, altın kız, soğuk, ukala vs vs.. Bunları bilinç üstüne çıkarmak size biçilen bu giysilerden kurtulmanın ilk adımıdır. Başkalarının size giydirdiği giysileri, sizi soktuğu kalıpları düşünün ve onları daracık, sizi sıkan bir elbise gibi hayal edin. Hazır olduğunuzda bu giysinin fermuarını açın ve ondan kurtulun ve bir dakika boyunca çıplak kaldığınızı düşünün... Eğer yeni bir kimlik istiyorsanız kişiliğinizi daha iyi ifade eden ve size daha yakışan bir giysi seçin, Kırmızı halıya layık, şık bir elbise ya da uçuşan ipeklilere ne dersiniz?

Mudra ve Mantra
Meditasyon yapmaya karar verdiyseniz, o zaman biraz da meditasyon terminolojisinden haberdar olmanız gerekiyor. Mudra ve Mantra meditasyonda en fazla telaffuz edilen iki sözcük. Mudra, el pozisyonları anlamına geliyor. En sık kullanılan şekli ise başparmak ve işaret parmağı birleştirilerek yapılan şekil. Mantra ise sürekli tekrarlanan söz olarak tanımlanabilir. Kendinize Hindu dilinde herkesin bildiği bir mantra seçebileceğiniz gibi, Türkçe sizi anlatan bir sözcük de söyleyebilirsiniz.

Vucut Tipinize Uygun Giyinin



Uzun boylu, kısa boylu, şişman, zayıf hiç fark etmez. Güzel ve estetik görünmek için önemli olan vücut şeklinize uygun kıyafet seçimini yapmak...

Sizin için kıyafet seçmek bir ızdıraba mı dönüşüyor? Her gün aynanın karşısına geçip “Acaba bugün ne giysem?” diye mi düşünüyorsunuz? O zaman şu an doğru yazıyı okuyorsunuz. İşte size vücut şeklinize uygun giyim önerileri...

Balıketli bir vücuda sahipseniz

Toplu kadınlar genellikle bol giysiler ve gösterişsiz renklerle vücutlarını saklamak eğilimindedir. Ancak bunun yerine üzerinize oturan, göğüs ve kalçalarınızı saran giysileri tercih etmekte fayda var. Vücudunuzun beğendiğiniz yanlarını öne çıkarmak için aksesuarlardan da yararlanabilirsiniz. Mesela dikkati ince belinize çekmek için, kontrast renklerde şık bir kemeri, gözden kaçmayacak parlak ayakkabılarla tamamlayabilirsiniz. Unutmayın, bol kesimli giysiler sizi daha da hımbıl gösterir. Üzerinize oturan tok kumaşlar daha şık durur.

Olmazsa olmazlar

* Kalçaları dik tutacak, bacaklarınızı uzun gösterecek size uygun yapılmış bir pantolon.

* Korse şeklindeki üstler belinizi de ortaya çıkarmada birebirdir.

* Rahat, yüksek topuklu bir ayakkabı, hem uzun gösterir, hem de yürürken salınmanızı sağlar.

Uzun ve inceyim diyenler

Bu vücut tipine sahip kadınlar her şeyi giyebilirler. Üstte taşınması zor pek çok trend, bu vücut tipinde harika durur. Bu nedenle maceracı olup, değişik kombinasyonları rahatlıkla deneyebilirsiniz. Peki nelerden kaçınmanız gerekiyor? Eğer göğsünüz küçükse, düşük kesimli üstlerden uzak duruyorsunuz. Ayrıca baldır hizasında biten kısa paçalı pantolonlar ve dirseğin biraz altında biten kol boyuna da dikkat. Bunlar çok kısaymışsınız gibi bir etki yaratabilir.

Olmazsa olmazlar

* Dar pantolonlar. Bunları topuklular, ya da babetlerle giyin.

* İnce ve üzerinize yapışan uzun elbiseler.

* Uzun olan gövde boyunu daha kısa göstermek için yatay çizgili üstler.

* Jean veya şık pantolonlarla giyebileceğiniz jarse üstler.

Ufak tefek misiniz?

Bu tip bir vücuda sahip olanlar için en önemli şey, giysilerinizin üzerinize oturmasıdır. Tek renk giyinmek ve koyu renkleri seçmek modern bir görünüm ve bütünlük sağlar. Minyonlara en çok kısa etekler yakışır. Uygun çoraplar ve ayakkabılar boyunuzun da daha uzun görünmesini sağlar. Farklı renk ve tarzları bir arada kullanmak dikkati böleceğinden, sade modeller, tepeden tırnağa tek bir renk kullanımı ihtiyacınız olan bütünlüğü sağlar.

Olmazsa olmazlar

* Diz üzeri etekler.

* Üzerinize oturan kazaklar.

* Pantolonlarla giymek üzere az topuklu botlar.

* Üzerinize uygun boru paça pantolonlar. Daha uzun görünmenizi de sağlarlar.

Vücudunuza hangi kıyafetlerin yakıştığını, hangilerinin yakışmadığını biliyor musunuz?

Kısa boyluysanız...

Pantolon: Eğer vücudunuzun üst kısmını uzun göstermek istiyorsanız düşük belli pantolonlar tercih etmelisiniz. Bacaklarınızı olduğundan uzun göstermek için ise yüksek belli ve düz inen pantolonlar seçin. Kontrast renklerden ve iri desenlerden kaçının. Canlı renkleri üstünüzle aynı tonlarda olmak kaydıyla rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Ceket ve gömlek: Fazla uzun veya belde biten kısa ceketlerden kaçının. Bele oturan ve kalça hizasında kalan modeller seçin. Düşük belli bir pantolon giymek istiyorsanız üzerine saçaklı, püsküllü veya payetli bir gömlek kullanabilirsiniz. Altla üst arasında renk kontrastları yapmayın, illa bir kontrast yapmak istiyorsanız, kumaş türü kontrastları uygulayın: ipek bir elbise üzerine jean ceket gibi.

Elbise: Tek renk ve düz kesim elbiseler silueti daha uzun gösterir. Ayrıca kadınsı ve seksi kesimleri de rahatlıkla kullanabilirsiniz. Etek boyu baldırların ortasına hatta topukların hemen üstüne kadar inebilir.

Kiloluysanız

Pantolon: Pantolonlarınızı mümkün olduğunca krep gibi dökümlü kumaşlardan seçin.

Üst: Özellikle pantolon üzerine, bacaklarınızın üst kısmına dek inen uzun tunikler giyin. Göz alıcı, dikkat çekici büyük desenler yerine tek renk ve koyu tonları tercih edin. Dekolte kullanmaktan kaçınmayın ama kalın ve belinizi saran kemerlerden Kaçının!

Ceket: Dökümlü kumaşlardan olanları tercih edin; mümkünse önünü iliklemeden giyin. Ceketlerinizde büyük vatkalar yerine daha küçük, omuzlarınızı hafifçe yükseltecek vatkalar kullanın.

Elbise - etek: Asla vücudunuzu sarmamalı, streç kumaşlara veda edin! Vücuda yapışmayan, uçuşan kumaşlar idealdir. Renk olarak daha çok tek renk ve koyu tonlar kullanın. Emprime seviyorsanız minik desenlileri tercih edin. Etek boyu baldırlarınızın hemen altına dek inmeli; daha uzun boylar da rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Geniş kalçalıysanız...

Pantolon: Geniş pantolonlarla kalçalarınızı kamufle etmeye çalışmayın. Dökümlü kumaştan dikilmiş, düz kesim pantolonlar giyin. Her zaman koyu ve tek renk tercih edin. Asla ve asla tayt giymeyin!

Üst: Üstünüz ince ve kalçalarınız genişse, vücudunuzdaki bu farkı yok etmeniz gerekiyor. O halde, dikkati vücudunuzun üst kısmına çekecek tarzda gömlek, kazak, tişört giymekte tereddüt etmeyin. Çiçekler, geometrik şekiller, karışık renkler, hatta büyük aksesuarlar kullanın, minik dekolteler uygulayın. Göz ve dudak makyajına ağırlık verin.

Elbise - etek: Eteklerinizde dökümlü kumaş ve nötr renkler (siyah, gri, bej gibi) kullanın. Verev kesim ve büzgülü modellerden kesinlikle kaçının. Bel oyuğu kalçanın hemen üzerinden başlayan kesimler tercih edin. Elbisede dikkat etmeniz gereken nokta, göğüslerinizi belirginleştirmek, kalçanızı ise saklamaktır. En doğru model, bel hattı olan ama bele fazla oturmayan, kalça yuvarlağını çıkarmayan düz kesimlerdir. Diz altı etek boyu en ideal olandır.

Kadinlardan Imaj Danismanina Sorular



Geniş basenler, kalın kollar ya da şişkin göbekler, sevdiğiniz giysileri giymenize engel olmasın!

Merhaba benim basenlerim çok geniş. Pantolon giydiğimde daha da belirgin oluyor, bu yüzden genellikle etek giyiyorum. Sizce nasıl etekler giymeliyim?

Kloş etekler gibi çan kesimli etekler de basenleri sıkmadan aşağı ineceği için burayı vurgulamazlar. Aşağı doğru daralarak inen kalem eteklerden uzak durun, çünkü bunlar basenin genişliğini daha çok vurgular. Eteklerinizde cep, detay, işleme vs kullanmayın çünkü her biri sizi daha kalın gösterebilir. Renk seçimlerinizde de koyu renkleri tercih etmenizi hatırlatmak isterim, açık ve parlak renkleri daha çok bluzlarınızda kullanın ki kalça ve basene dikkat çekmeyin. Pantolonlarlaysa uzun kesimli ceketler tercih edebilirsiniz.


Popoyu daha kalkık ve küçük gösteren bir pantolon modeli öneriniz var mı?

Pantolonda küçük ve kapaklı arka cepler, popoyu daha kalkık gösterebilirler. Bu koton, ve jean kumaşlarda uygun olur. Daha yumuşak, hafif akışkan kumaşlardaysa yine pantolonun arkasında belden hafif büzgülerle de bunu yapabilirsiniz. Örneğin yaz aylarında büzgülü bir pantolonla kombinleyeceğiniz bluzunuzun sırtında dikkat çekici hilelerle, örneğin sırtı açık bluzde sırtta fiyonklar, ya da sırta doğru takılmış bir kolye gibi hareketlerle gözleri daha yukarı taşıyabilirsiniz, bu da poponuzun daha kalkık olduğu etkisi yaratır.


Benim kollarım çok kalın. Beyaz karpuz kollu gömlekleri çok seviyorum ama hepsinin kolları daracık. Hiçbiri uymuyor. Aslında vücudumun alt kısmı çok ince ama kollarımın kalınlığından dolayı, sanki çok şişmanmışım gibi görünüyorum. Sizce nasıl gömlekler ve bluzlar giymeliyim?

Kollarınız vücudunuzun altına göre daha kalınsa, dikkati kollarınızdan uzak, daha ince, daha narin yani vücudun alt kısmına çekmek ve bu detayları da orda uygulamak hem proporsiyonu dengeler hem de göze daha hoş gözükerek size kendinizi iyi hissettir. Karpuz kol gibi detaylı ve kabarık kol kesimleriyse bulunduğu yeri daha da kalın gösterir. Karpuz kol kesimi eğer kol dirsekten aşağıda bitecekse daha uygun bir kesim olur sizin için. Kısa kol bluzlardaysa omuzdan dökümlü, kloş, kol evi geniş kesimli kolları tercih edin. Kloş kesim kollarda verev çizgiler kolu daha ince gösterir. Özellikle omuzlarınız da genişse, yarasa kol ve reglân kol kesimleri daha uygun olur.

Göbeğimi kapatmak için son zamanlarda moda olan bol bluzları giyiyorum ama bu defa da herkes beni hamile zannediyor. Nasıl bir çözüm bulmalıyım?

Bol kesim bluz ve tuniklerin basene oturan modelleri vardır, eğer kalçalarınız darsa bu tip basene oturan, basende sıkı, üstü dökümlü merzerize bluz ve tunikleri deneyin. Ya da üstünüzde koyu renkleri denerken etek ve pantolonda daha açık renkle dikkati aşağı çekebilirsiniz yine bedeninizin altı daha inceyse. Ya da katlı giyim kullanabilirsiniz, örneğin içinize koyu renk ince atlet kesimli bir tshirt, penye ile onun üstüne daha açık renklerde rahat kesimli bir gömlekle bel ve göbek fazlalığını sportif bir görüntüyle kamufle edebilirsiniz. Aradan gözüken penyenin kontrastı ile hem beliniz hem göbeğiniz daha zarif ve ince gözükür.


Gardırobumu fazla para harcamadan daha kullanışlı hale getirmem için ne önerirsiniz?

Gardırobunuzu kullanışlı hale getirmenin en akıllıca yolu kapsüller halinde giyim stratejisini izlemek. Hem düzenlerken hem de alışverişlerinizde. Böylelikle sadece bütçenizde değil zamandan ve yerden de tasarruf sağlarsınız. Kapsül giyim için öncelikle birbiriyle uyumlu parçalardan yola çıkarak, hangi üstler hangi altlarla kombinlenebilir, gözden geçirmenizi öneririm. Sonra da eksik kalan parçalar için alışverişe çıkmanızı. Gardırobun ana parçaları olan temel giysiler, etek, pantolon ceket, elbise vb kıyafetleri halen giydiğinizden farklı kombinlerle giyebilir misiniz, sorun kendinize... Aksesuarlara yatırım yapabilirsiniz… Örneğin farklı bluzlar deneyebilirsiniz… Her zaman taktığınız kısa kolyeler yerine gömleğinizin üstüne takacağınız uzun bir kolye, hırkanıza iliştireceğiniz bir broşla elbisenin kendi kemeri yerine şık kalın bir rugan kemer, vb aksesuarlarla farklı görüntüler yakalayabilirsiniz.


İkinci el kıyafetleri özellikle, bir döneme ait olanları giymeyi çok seviyorum, ama bunları nereden bulacağım konusunda bir fikrim yok. Bana birkaç adres önerebilir misiniz?

Bu konuda bir kaç yıl öncesine kadar pek alternatif yoktu, illa ki yurtdışına çıkmak gerekiyordu. Sizin de yurtdışına çıkma fırsatınız varsa New York doğu yakasında vintage butiklerin ağırlıklı olduğu bölge.1920 ve 70’li yıllar arasındaki giysiler ilginizi çekiyorsa Ece Sükan’ın Teşvikiye’deki butiği ilginizi çekebilir. Yine vintage meraklısı bir diğer manken Ahu Yağtu’nun mağazası, Second Chance sizin için uygun bir başka adres olabilir, Bebek’te. Cihangir de Porto Bella var, Aznavur Pasajı"nın içinde Roxy var, Harbiye"de Berna var, Beyoğlu’nda By Retro ve bir de internet alışverişi seviyorsanız ebay’den sonsuz seçenek bulabilirsiniz…

Gerçek bir esmerim! Ama en çok sevdiğim renk siyah... Sizce çok kapkara görünmemek için nasıl bir tarz belirlemeliyim?

Siyahın sizi kapattığını düşünüyorsanız rengi yüzünüze çok yakın kullanmayın, daha V yaka, şal yaka, ya da degaje gibi yüzünüzle araya ten kontrastı koymanızı sağlayan seçimler yapabilirsiniz. Bu kontrasta ek olarak aksesuarlarla görüntüye renk katabilirisiniz... Örneğin boynunuza bağlayacağınız daha canlı tonlarda bir fularla ya da teninize yakışan altın yada gümüş tonlarda aksesuarlar da ışıldayabilirsiniz. Bu kolye olabileceği gibi seviyorsanız iri küpeler de olabilir.


10 gün önce bir bankada çalışmaya başladım. Aslında oradaki kıyafet yönetmeliği hiç bana göre değil. Ceket-etek kombinasyonundan nefret ediyorum! Oranın kurallarını bozmadan nasıl daha tarz giyinebilirim?

Banka çalışanlarıyla profesyonel imaj eğitimlerim sebebiyle sık sık bir araya geldiğimizde bu kuralları sık sık gözden geçiriyor, alternatif giysileri konuşuyoruz. Ceket etek takım veya birbiriyle uyumlu kombinasyonları eğlenceli hale getirmek isterseniz, içinize giyeceğiniz bluzlarda renkli seçimler, bu yazın parlak renklerini kullanabilirsiniz, sarı, mor, kırmızı hatta yeşil gibi. Bluzlarda koton yerine daha hareketli kumaşlar kullanabilirsiniz, ipek ve saten gibi. O kadar çok alternatif model var ki, belki de sizin sevmediğiniz daha köşeli kesimlerdeki klasik blazer ceketlerdir. Ceketlerinize broşlarla hareket katabilirsiniz, ya da kolye seviyorsanız kolyeler tarzınızın parçası olur. Yaz ayları için yakasız ceketler, truvakar kollar ya da bele oturan bluz kesimli ceketler deneyebilirsiniz. Gömlek kesimli elbiseler de minik hırkalarla kombinlenerek kullanılabilir. Etek sevmiyorsanız kapri pantolon dışında klasik kesimli kumaş pantolonları, daha modern bir tarzınız varsa yüksek bel kesimli bol paça pantolonları, gömleklerle merserize bluzlarla birlikte kullanabilirsiniz.


Geçen hafta saçlarımı sarı olan saçlarımı kızıla boyattım ve şimdi hiçbir kıyafetim üzerimde güzel durmuyor. Sizce yeni saç rengime en uygun renkler neler?

Esra Hanım, renk seçimlerinde saç renginden daha çok ten renginiz ve öte yandan ten ve saç renginin uyumu belirleyicidir. Kızıl deyince akla pek çok ton geliyor, bakır tonlarından kırmızılara kadar geniş bir yelpaze kızıl tanımlanabiliyor, bu durumda doğru renkleri tavsiye etmek biraz zorlaşıyor. Öncelikle teniniz sıcak, altın tonlardaysa tozpembe, leylak gibi pastellerden uzak durun, bunlar sizi soldurur. Lacivert, gri tonlarını giyeceğiniz zaman bunları somon, şeftali tonlarıyla kombinleyin. Çikolata, bronz, yosun ve küf yeşili, limon yeşili, mercan, turuncuya yakın kırmızılar, sıcak sarılar yanı sıra eğer saçınızın kızılı daha çok bakır tonlarındaysa zeytuni yeşiller, karamel ve altın tonlarında bakırlar, pas rengi, hardal sarısı da kullanılabilir.

Kadinlarin Dustugu Buyuk Tuzak



Psikolog Şebnem Turhan’a göre kadının adı hala yok ve adı olmayanların düştüğü en büyük tuzak, onların hâlâ şiddet görüyor olmasının en büyük nedeni

Milenyum çağında da olsak, global bir dünyada da yaşasak, kadına yönelik şiddet tüm acımasızlığıyla devam ediyor. Üstelik kadının ekonomik ve öğretim düzeyi ya da yaşadığı ülke de şiddete maruz kalmasına engel olamıyor. Yapılan araştırmalar; şiddete maruz kalan kadınların yüzde 91’inin bu sorunu çözemediğini gösteriyor.

Psikolog Şebnem Turhan’a göre; kadınlara yönelik şiddetin bir kısır döngüye dönüşmesinin en büyük nedeni, kadının bu şiddeti kabullenmesi ve içselleştirmesi: Kadınların bir kısmı şiddeti ‘sevgi gösterisi’ gibi algılayabiliyor, kimi erkeğin sosyal statüsü nedeniyle sesini çıkarmıyor, hatta bazıları kendini suçlu hissediyor. Kadının şiddeti kabullenmesi de şiddeti olağan hale getiriyor!

Gelişen teknoloji, yükselen ekonomik ve refah düzeyine rağmen tüm dünyada kadınlar şiddet kurbanı olmaya devam ediyor! Dünya Sağlık Örgütü (WHO) şiddeti; “Fiziksel güç veya iktidarın kasıtlı bir tehdit biçiminde bir başkasına uygulanması sonucunda, yaralanma, ölüm ve psikolojik zarara yol açması ya da açma olasılığı bulunması” olarak tanımlıyor. Kadına yönelik şiddet; coğrafi sınır, ekonomik gelişmişlik ve öğretim düzeyine bakılmaksızın tüm dünyada ve kültürlerde yaygın bir biçimde sürüyor. Medical Park Bahçelievler Hastanesi’nden Psikolog Şebnem Turhan; kadına yönelik şiddetin nedenlerini değerlendirdi:

• Şiddetin en yaygın görülen biçimi, erkeğin kadına ve çocuğa karşı uyguladığı aile içi şiddet! Aile içi şiddet; kadının psikolojik (kadının küçük görmek, ona aşağılayıcı adlar takmak gibi kadını küçük düşüren hareket ve sözler), ekonomik (kadının çalışmasına izin verilmemesi, kadının elinden maaşının alınması, ona az para verilmesi ve ona verilen paranın sürekli olarak hesabının sorulması ve kadının ekonomik yönden bağımlı hissetmesini sağlayacak her türlü davranış), cinsel (tecavüz, taciz, evlilik içi tecavüz, ensest vb) ve fiziksel (kadının bedenine yönelik her türden zarar verici davranış) şiddete maruz kalmasıdır.

SEVİYOR Kİ DÖVÜYOR!
• Şiddetin algılamasında ve tanımlanmasında, her zaman toplumun ve bireylerin kültürel değerleri önemli rol oynuyor. Örneğin Türkiye’de yapılan bir araştırma; evli kadınların eşleri tarafından cinsel birlikteliğe zorlanmalarını, ‘cinsel şiddet’ olarak nitelendirmediklerini gösteriyor. Söz konusu durumun nedeni, Türk toplumunda kadına yüklediği cinsel ve sosyal roller çerçevesinde açıklanabilir. Bütün bu değerler ve roller de iletişim yoluyla nesilden nesle aktarılıyor. Yani şiddeti anlamlandırmada, ‘iletişim biçimleri’ temel rol oynuyor.

ANNEDEN KIZINA KALAN MİRAS!
• Şiddetin bir ‘sevgi göstergesi’ olarak algılamasının temelinde; aile modelinin önemli bir etkisi var. İlgi ve sevginin ne olduğu ve nasıl yaşandığının ilk öğrenildiği yer aile; şiddet de, sevgi ve ilginin göstergesi olarak aile içindeki iletişim yoluyla öğreniliyor. Örneğin; bir ailede baba ve anne arasındaki iletişim, ya da ebeveyn ve çocuk arasındaki iletişim, şiddet üzerine kurulu olabilir. Bu tür ailelerde kız çocukları; özdeşim kurdukları annenin etkisiyle, erkeklere boyun eğmenin doğal bir davranış olduğunu özümser ve şiddete uğradıklarında anneleri gibi boyun eğici bir şekilde davranabilir. Hem anne babaları arasında gördükleri, hem de kendileri yaşadıkları için, şiddetin istinai bir durum değil, bütün evliliklerde görülen bir durum olduğuna inanıyor ve şiddete boyun eğiyorlar.

BASKICI AİLE MODELİNİN MAHSULÜ!

• Aile içi iletişim faktörleri de şiddetin kanıksanmasına neden olabiliyor. Duygusal açıdan katı özellikler taşıyan, çocuğu pasifleştiren, aşağılayan, eleştiren, anne ve babanın koyduğu kurallardan çıkamayan, çıktığında şiddetle cezalandıran, çocuğun isteklerini göz ardı eden, kendisi için yapılan iyiliklerin söylenerek anne ve babaya borçlu hissettirilen bir şekilde yetiştirilmiş kız çocukları şiddete karşı koyamayabiliyor.

KENDİNİ ‘KURBAN’ GÖREN KADINLAR…

• Katı aile koşullarda yetişmiş bir kadının; kendisini hayatta iyilikleri hak etmeyen, hakketmek için de belli koşulları yerine getirmesi gereken, birçok acıyı çekmeye mahkum olan, kendine güveni olmayan biri, bir ‘kurban’ olarak görmeye başlıyor. ‘Kurban’ rolünü üstlenen kadınlar, şiddetin gerçek sorumlusu olarak kendilerini görüyor ve saldırganın sorumluluğunu üstlerine alıyorlar.

• Kadının kişilik yapısı da şiddete karşı tavrını belirliyor. Mazoşistik, depresif veya bağımlı kişilik yapılarıyla; etrafa ‘ben öyle acılar çekiyorum ki bunu benden başka kimse çekemez’ mesajı veriyorlar.

BİR GÜN DÖVMEKTEN VAZGEÇER UMUDU

• Kadınların bir kısmı kendilerine şiddet uygulayan kişinin bir süre sonra bu davranışında vazgeçeceğine inanıyorlar. Bu inanç, onların şiddet uygulayan kişiye olan boyun eğme davranışlarını pekiştiriyor. Bazı kadınlar ise yaşadıkları şiddet ve öfkeyi inkar eğilimi taşıyor ve şiddetin kurbanı olmaya devam ediyorlar.

• Yapılan araştırmalara göre; şiddete maruz kalan kadınların yüzde 91'i hiçbir şekilde bu sorunu çözemiyorlar. Geçmiş yaşantılarından gelen ‘her ne yaparsam yapayım sevilmeyeceğim, kabul edilmeyeceğim’ inancıyla etkin bir çözüm yolu bulamıyorlar.

• Kadının erkeğe karşı ikincil konuma yerleşmesini öğreten ataerkil yani erkek egemen toplum yapısı; itaat eden, söz dinleyen, korunmaya muhtaç bir kadın ile emir veren, eleştiren, koruyan ve kollayan bir erkek modelini beraberinde getiriyor.

• Sonuç olarak kadının şiddeti bir ‘sevgi gösterisi’ olarak görmesi ve sonrasında da kendisini suçlaması; aile içi iletişimden başlayarak, kişinin ruhsal dinamikleri, problem çözme becerileri, sosyal ve kültürel etkenler olmak üzere dört ana çerçevede değerlendirilebilir. Saydığımız tüm bu etkenler; kadına yönelik şiddeti, boyun eğmeyi, erkeğin isteğini yerine getirmesi gerektiği inancını destekliyor ve şiddetin sıradanmış gibi algılanmasına zemin hazırlıyor.

SOSYAL STATÜ TUTKUSU DAYAĞA BOYUN EĞDİRİYOR

Kadınların kendilerine yönelik şiddete boyun eğmelerinin bir başka nedeni de; sosyoekonomik sebepler! Kadının ekonomik olarak erkeğe bağımlı olması ve ilişkinin getirdiği sosyal ve ekonomik birtakım kazançlardan vazgeçmek istememesi gibi etkenler, şiddeti kabullenmesine neden olabiliyor. Örneğin, ekonomik durumu çok iyi olan bir adamla birlikte olan ya da evli olan bir kadının hayat standartlarında vazgeçmek istememesi ya da adamın sahip olduğu sosyal statüyü kullanması, onun gördüğü şiddeti kabullenmesine yol açabiliyor. Örneğin bir doktorun ya da avukatın eşi olduğundan dolayı böbürlenmesi bu tür ilişkinin devamına neden olabiliyor. Toplumda ‘dul’ olarak anılacağını düşünmesi de şiddeti durdurmada engel teşkil edebiliyor.

KIZINI DÖVMEYEN DİZİNİ DÖVER!..

Toplumlara mahsus atasözleri, masallar, görsel ve yazılı basın yoluyla öğrenilen cinsiyet rolleri de şiddeti meşrulaştıran etkenler arasında sayılabilir. ‘Kızını dövmeyen dizini döver’, ‘annenin vurduğu yerde gül biter’, ‘kocan değil mi hem döver hem sever’, ‘kadının sırtından dayağı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin’, ‘dayak cennetten çıkmadır’ gibi şiddeti toplumlarda sıradanlaştırmasını sağlayan atasözlerini çoğaltmak mümkün..

Sonbahar Sizi Yaslandirmasin



Havalar hâlâ yazı aratmayacak kadar güzel gitse de, çok kısa bir süre sonra sonbahar gelecek. Tabii, ani hava değişimleri de! Eğer cildinizin savunmasız kalmasını ve sonbahar yaprakları gibi kurumasını istemiyorsanız bu önerilere dikkat!

Sonbahardaki ani hava değişimleri, tüm vücudun olduğu gibi cildin de savunma mekanizmalarını zayıflatıyor. Sonbaharda bir gün sıcak olan hava, ertesi gün soğuk ve rüzgârlı, bir diğer gün yağmurlu olabiliyor. Hava sıcaklıklarında yaşanan bu değişimler de cilde zarar veriyor. Ani değişime maruz kalan cilt kuruyor ve daha hızlı yaşlanıyor.

Özellikle hassas ciltlere sahip olan kişilerin sonbaharda cilt bakımına ekstra özen göstermeleri gerekiyor. Cildimizi yazın güneşin zararlı etkilerinden koruduğumuz gibi sonbaharda da havanın olumsuz etkilerinden korumalıyız. Hava ısısındaki bu farklar, problemli ciltlerde kızarık ve kırışıklıklara sebep olabiliyor. Daha ileri durumlarda ise soğuk ve neme, hava kirliliğinin eklenmesiyle ciltteki kızarıklıklar yerini, yağ üretiminde artışa ve uzun vadede yağlı bir cilt tipinin ortaya çıkması gibi problemlere bırakabiliyor.

Kirli hava cildi de zehirliyor

Sonbaharda ciltte oluşan kızarıklıklar, egzamalar ve dermatitler sıklıkla karşılaşılan önemli sorunlardan. Bunların en önemli sorumlusu da, cildin doğal savunmasını sağlamak için salgıladığı “sebum” adı verilen yağ tabakasına karışan, kirli havanın zehirli partikülleri. Bu nedenle, sonbaharda cilt hijyeninin önemi bir kat daha artıyor. Ancak cilt temizliğinin doğru ürünlerle, bilinçli bir şekilde yapılması gerekiyor. Gereğinden fazla agresif davranıldığında, dış etkenlere karşı korumasız kalacak şekilde cilt, koruyucu yağ tabakasını yitiriyor. Aksine, temizlik çok yüzeysel yapıldığındaysa, bu tabaka yukarda sözünü ettiğimiz irritasyonlara sebep olan çok sayıda bakteri için uygun bir ortam oluşturuyor.
Cilt yaşlanması ve bitkisel ürünlerle ilgili araştırmalarıyla tanınan B’iota Laboratuvarları Medikal Direktörü Prof. Dr. Kerim Alpınar ise sonbaharda hassaslaşan cildimize özen göstererek gerekli bakımların yapılması gerektiğini belirtiyor. Doğal yöntemlerle cilde müdahale edilmesi gerektiğini belirten Alpınar, sonbahar bakımı için şunları söylüyor:
“Öncelikle cilt temizliğine önem verilmeli. Örneğin çevreden gelen kirliliklerinin de etkisiyle, en fazla kirlenen yüzümüzün günde iki kez, doğal nemlendirici içeren bir sabun ve tercihen yumuşak bir suyla temizlenmesine önem verilmeli. Ancak bu işlemin günde iki kezden fazla yapılması, cilde zarar verebilir bu nedenle tavsiye edilmez”.

Yaz sonunda cilt bakımı çok önemli

Yaz mevsiminin sonunda cilt donuk ve kuru görünebiliyor. Cildi ölü hücrelerden arındırmak ve güneş koruyucular nedeniyle yağ ve kir dolan gözeneklerin açılmasını sağlamak için derin temizlik yapılması gerekiyor. Sonbaharın olumsuz etkileriyle birlikte cildimizin daha da kırışmaması için cilt tipine ve yaşımıza uygun bakımların düzenli olarak yapılması şart.

Doğal yaşlanma sürecine giren cilt, çevresel faktörlerin etkisiyle kırışmaya ve elastikiyetini kaybetmeye başlıyor. Kronolojik yaşlanmanın yanı sıra çevresel etkenler erken kırışıklıklara sebep oluyor. Erken kırışıklıklar, özellikle dudak çevresi, göz kenarı ve alın bölgelerinde oluşan mimik kırışıklıkları ve ince çizgiler. Bu tarz ince çizgiler için çizgileri yok ederken aynı zamanda cildi gençleştirerek çift yönlü etki gösteren kırışıklık serisi ürünleri kullanılması gerekiyor. Hormonal değişiklikler ve hormonal aktivitelerin yavaşlamasıyla 45 yaş sonrası cilt yaşlanması hızlanıyor ve ciltte sıkılık kaybı gözleniyor. Cildin nem tutma kapasitesi azalıyor. Sarkma ve gevşemelere karşı ciltte sıkılık kaybı, sarkma ve gevşemelere karşı mücadele eden, cilde ihtiyacı olan hammaddeleri en konsantre şekilde sunan ve kolajen sentezini tetikleyen kırışıklık serisi ürünleri kullanılması gerekiyor.


DUYDUNUZ MU?

Darphin kadın sağlığına destek veriyor

Güzelliğin içten dışa yansıdığına inanan Fransız kozmetik markası Darphin, olgunlaşmaya başlayan ciltlere yönelik özel geliştirdiği serum Predermine ile göğüs kanseri mücadelesine katkıda bulunuyor. Marka, Predermine Wrinkle Corrective Serum’un ekim ayı boyunca gerçekleşecek satışından elde edeceği kârın tamamını meme kanseri tedavisinde kullanılmak üzere bağışlayacak. Darphin ayrıca, Estee Lauder Companies Türkiye’nin Meme Kanseri Bilinçlendirme Kampanyası’na katkıda bulunurken, ekim ayı boyunca ürünlerinin bulunduğu eczanelerde, göğüs kanseri konusunda bilinçlendirme çalışmaları da gerçekleştirilecek. (Predermine Wrinkle Corrective Serum: 223 YTL)


İLK BEN GÖRDÜM

Erken kırışıklıklara son
“Deracine Erken Kırışıklık Serisi” cildi nemlendirirken kolajen sentezini de tetikliyor. Güçlü antioksidanlarla cildi serbest radikallerin olumsuz etkilerine karşı koruyan seri, güneşin zararlı ışınlarının ve diğer çevresel faktörlerin zararlı etkilerini ortadan kaldırarak, kırışıklıkları önlüyor. Seride, her cilt tipi için ayrı ürünler bulunuyor.

Mevsim dönümünde kolajen takviyesi

Bilim adamları cilt yaşlanmasının temel sebebinin kolajen eksikliği olduğunu belirtiyor. Cildin temel taşolan kolajen cilt dokusunun yüzde 80’ini oluşturuyor. Hydroderm ürünlerinin patentli Kolajen İnfüzyon Teknoloji Sistemi, cilde en temel ihtiyacını sağladığı söyleniyor. Serum ve kremlerinin düzenli kullanımla fark edilir sonuçlar sağlandığını anlatılıyor. Serum 219 YTL

Bitki sularından şampuan

Kimyasal hiçbir işlemden geçirilmeden buharla damıtılarak doğal bir yolla filtre edilen bitki özsularından oluşan Organicum Şampuan, vücuda zarar vermemek için petrol türevi yağ çözücüler ve solventler içermiyor. Organicum şampuanların, saç dökülmesi gibi saç ve saçlı deri sorunlarını ortadan kaldırdığı belirtiliyor. 19 YTL

Göğüslere özel maske

Stherb Göğüs Maskesi, göğüslerde ve dekotltede, yaşlanma, doğum yapma, hızlı kilo alıp verme ve diğer nedenlerle oluşan çatlak ve kırışıklıkları ortadan kaldırmak üzere formüle edilmiş bir ürün. Gece yatmadan önce göğüslere ve dekolte bölgesine uygulanan ürünün, haftada 3-4 kullanımda göğüslere form verdiği, göğüs cildinin daha sağlıklı, daha parlak ve genç görünmesini sağladığı söyleniyor.

Havyar gençleştiriyor

Kırışıklıkların yoğun bir şekilde bulunduğu tüm boyun, yüz ve dekolte bölgesine uygulanabilen, her cilt tipine uygun olan Orgavital Hyaluron Ampulleri, cildin hızla sıkılaşmasını sağlamak üzere üretilmiş. Hyaluron Ampuller, besin değeri çok yüksek olan havyar özünü yoğun olarak içeriyor. 285 YTL.

Tatil Donusu Tepehden Tirnaga Bakim Gerekli



Tatilden döndünüz, saçlarınız kupKuru, tırnaklarınız kırılır vaziyette ve güneş lekelerinizden rahatsızsınız. Çatlayan derinize çare düşünüyorsunuz işte tüm bu sorunlarınızı çözecek reçete:

Kumsalda keyifle güneşlendiğimiz, denizin tadına doyamadığımız, havuzlarda bol bol yüzdüğümüz yaz ayları geride kaldı. Tatilcilerin artık dönmeye başladığı bugünlerde tepeden tırnağa bir bakım yapmanın zamanı geldi! Güneşten, tuzlu ve klorlu sulardan yıpranan cildimize, saçlarımıza, tırnaklarımıza; kısacası tepeden tırnağa tüm vücudumuza bilinçli bir bakım yapmakta fayda var. Medical Park Bahçelievler Hastanesi Cilt Hastalıkları Uzmanı Dr. Makbule Dündar, tatil dönüşü için basit ama etkili bakım tüyoları verdi:

GÜNEŞ CİLDİ SARKITIR

Sıcak yaz günleri yavaş yavaş sona ererken, sonbaharı hissetmeye başladığımız bugünlerde cildimizde, saçımızda ve tırnaklarımızda da bazı değişiklikler ortaya çıkar. Güneşin, denizin ve havuzun etkisiyle cildimiz kurur ve lekelenir. Hatta uzun süre güneşe maruziyete bağlı olarak; cildimizde orta tabakada bulunan kollajen ve elastin lifler hasar görür, ciltte sarkma ve kırışıklık ortaya çıkabilir.

YAZ SONU HER AKŞAM NEMLENDİRİCİ

Yaz sonu cilt bakımında en önemli nokta; havuzdan ve denizden dolayı hayli kuruyan cildimizi uygun nemlendiricilerle nemlendirmektir. Nemlendiriciler, özellikle dermatologların önerdiği üre ve benzeri etkin madde içeren medikal kozmetik ürünler (dermatologların önerdiği ürünler) olursa; çok daha iyi sonuçlar elde edilir. Özellikle yaz sonu mutlaka her akşam cildimize nemlendirici uygulamalıyız. Günde en az 2 litre su içmeyi de cilt sağlığı açısından ihmal etmemeliyiz.

SABUNU BIRAKIN, BANYO YAĞI KULLANIN

Kuruyan cildi banyoda sabun kullanarak daha fazla kurutmamaya özen göstermeli; ph dengeli uygun temizleyiciler ya da temizleyici gibi kullanılabilen özel banyo yağları ile cilt temizlenmeli. Banyo sonrası cilde mutlaka uygun nemlendirici veya vücut yağı uygulanmalı.

GÜNEŞ LEKELERİNİ PEELİNG’LE SİLİN

Yaz sonu cildimizde gördüğümüz önemli bir değişiklik de ciltte güneşe bağlı oluşan lekelerdir. Bu lekeler, sonbahar veya kışın cildinize uygun bir kimyasal peeeling yöntemiyle düzeltilebilir. Kimyasal peeling; glikolik asit ve amino asit gibi kimyasallar kullanarak seans seans uygulanan bir çeşit cilt soyma işlemidir. Genellikle 15 gün arayla uygulanır. Mutlaka bir dermatolog tarafından uygulanması gereken peeling işlemi 15 gün arayla tekrarlanmalıdır. Kimyasal pelling dışında, leke tedavisinde günümüzde lazerler de kullanılıyor ve hayli iyi sonuçlar elde ediliyor.

GÜNEŞTEN SARKAN CİLDE LAZER

Yazın güneş hasarına bağlı oluşan cildimizde oluşan sarkma ve kırışıklıklar da, cilt gençleştirme tedavisinde kullanılan lazerlerle tedavi edilebiliyor. Seans seans uygulanan bu yöntemle, cilt daha sağlıklı ve genç bir görünüme kavuşabiliyor.

KURUYAN SAÇLARA MEZOTERAPİ

Saçlarımız da en az cildimiz kadar güneş, deniz ve havuzdan etkilenir. Yaz sonu özellikle saçlarımızda cansızlaşma ve kuruma meydana gelir. Kuruyan saç ve saç derisi; uygun nemlendirici saç maskeleri ile nemlendirilmeli ve uygun medikal kozmetik şampuanlar kullanılmalı. Kurulukla birlikte saç dökülmesi söz konusu ise; dermatoloğunuzun önereceği ağızdan destek ilaç tedavisi ve saç mezoterapisi iyi bir seçenektir. Saç mezoterapisi sayesinde; saçın ihtiyaç duyduğu vitamin ve destek maddeleri, direkt saçlı deriye, seri enjeksiyon teknikleriyle uygulanır. Hayli etkili olan yöntem, 15 gün arayla uygulanabilir. İlk seanslardan itibaren etkisi ortaya çıkar.

ÇİNKO TAKVİYESİYLE TIRNAKLARI GÜÇLENDİRİN

Yaz aylarında özellikle havuzda ve denizde bolca vakit geçirildiyse; tırnaklarda da kuruluk ve çizgilenmeler ortaya çıkar. Yaz sonu, tırnaklarda kuruluk sık karşılaşılan bir durumdur. Tırnaklarımız da; saçımız ve derimiz gibi neme ihtiyaç duyar. Dermatoloğunuzun önereceği uygun tırnak balsamları, tırnak sertleştirici solusyonlar ve özellikle biyotin ve çinko içeren besin takviyesi tabletlerle tırnaklarınız eski sağlıklı görünümüne kavuşur.

AYAKLARI VAZELİNLE YUMUŞATIN

Yaz sonunda ayak ve el bakımı da mutlaka yapılmalı. Ayakları, özellikle de topukları; salisilik asit içeren pomatlarla yumuşatıp, üre içeren kremlerle nemlendirmek hayli iyi sonuçlar sağlar. Yine sertleşen ayak tabanları, haftada bir ponza taşı ile rendelenirse, zaman içerisinde oluşmuş boynuzlaşma ve nasırlaşmanın önüne geçilmiş olur. Ayrıca ayaklara sık sık vazelin uygulamak da, ayak derisinin yumuşak ve sağlıklı görünmesini sağlar.

KIRIŞAN ELLER MEZOLİFTİNGLE GENÇLEŞİR

El bakımı da, en az yüz bakımı kadar anti-aging uygulamalarda önemli yer tutar. Özellikle yazın güneşe korumasız maruziyet; ellerde istenmeyen lekelenmelere, kollagen ve elastin liflerde harabiyete bağlı olarak da gevşeme ve sarkmalara neden olur. Eldeki lekeler hafifse, özel renk açıcı kremlerle düzeltilebilir. Daha ileri vakalarda lazer tedavisi uygulanabilir. Bazı durumlarda kriyoterapi (soğuk azot ile dondurma) iyi bir seçenek oluşturur. El dersinde oluşan gevşeme, sarkma ve kırışıklıklar, mezolifting uygulamarı ile tedavi edilebilir. Mezoliftingli tedavi yönteminde; el derisine seri enjeksiyon teknikleri ile hyalüronik asit ve değişik vitaminler (özellikle B,C ve biotin) enjekte edilir. Uygulama sayesinde hayli yüz güldürücü sonuçlar elde ediliyor.

ÇATLAYAN DUDAKLARA SERAMİDLİ KREM

Dudaklarımız da yazın güneşten etkilenir; denize ve güneşe bağlı olarak kurur ve çatlar. Uzun süre güneşe maruziyet dudaklarda ‘aktinik keilit’ diye adlandırdığımız bir tabloya yol açar. ‘Aktinik keilit’e bağlı olarak; dudakta belli bölgelerde kalınlaşma, çatlama, kapanmayan yaralar ve kabuklanmalar oluşur. Zaman içerisinde kronikleşen bu tablo, güneşe maruziyetin önüne geçilmezse kanserleşmeye kadar ilerleyebilir. Çatlayan ve kuruyan dudaklarımızı seramid ve üre içeren nemlendiricilerle sık sık nemlendirmek, en az spf 15 olan güneş koruyucu kremler kullanmak; sağlıklı dudaklara sahip olmak açısından önemlidir.

Cocuk Sahibi Olmak Icin 40 Bahane



Ece Arar, kaleme aldığı 'Çocuk Sahibi Olmak İçin 40 Bahane' isimli kitapta uyarıyor: "Düşünülmüş çocuklar kuşağı geliyor!" Çünkü kitapta çocuk yapmak için tam 40 tane bahane sıralanıyor.

1. Herkesin çocuğu var
Siz hariç... Çocuk sahibi olmak için en iyi bahane kabul edin ki bu! Sokağa adım attığınız andan itibaren artık sadece bebek arabalarını görüyor, annesinin elinden tutan ve o sırada bıcır bıcır bir şeyler anlatan çocuklara hayranlıkla ve iç geçirerek bakıyorsanız zaman çoktan gelmiş. Hele hele bir şeker için kendini yere atanlara, çamurların içinde zıplayanlara falan da geniş bir gülümsemeyle bakıyorsanız, tam yolda sessiz sakin yürürken kafanıza isabet eden futbol topuna bile kızmıyorsanız; tamamdır, siz olmuşsunuz.

2. Daha fazla dondurma
Sadece dondurma değil tabii. Çocuk sahibi olunca ne kadar ıvır zıvır yiyecek varsa hepsinden daha fazla yeme şansınız olacak. Ama bunların içinde bir numara olan elbette dondurma. Çünkü bütün çocukların gözdesi o. Başta çikolatalı olmak üzere, 'sade' ve çilekli denilen türlerine özel bir düşkünlükleri vardır. Tabii siz dondurma almaya gittiğinizde kendiniz için olanlarından almak isteyebilirsiniz, o başka... Yalnızca küçük meleğiniz için de, onun sevdiklerinden bir parça almayı unutmayın, yeter...

3. Uyanık kalmayı seviyorsun
E, çok iyi o zaman. Çünkü bebeğiniz doğduğunda geceyle gündüzün arasındaki farkı maalesef bilmiyor olarak doğacak. Bu da demektir ki, sebepli sebepsiz uyuyacak, canı isterse uyanacak, biraz meme emecek, derken efendim tekrar uyuyacak. Bu da paşa gönlü ne zaman isterse o zaman olacak...

4. Monopolde birini yenebilirsin
Şimdi monopolün keyfini çıkarma zamanı. Alın size çocuk sahibi olmak için bir bahane daha. O minik eller zarları her yere atıp da bulamadığında ve siz eğilip zarları bir dakikada bulduğunuzda keyifle gülümsüyor olacaksınız...

5. Sen Tanrı'sın
Bir günlüğüne değil, hem de yaklaşık olarak 15 yıllığına falan... Bebekler çünkü 'boş bir levha' (tabular asa) olarak doğuyorlar. Sıfıra sıfır, elde var sıfır... Bir meme emmeyi biliyorlar, bir de ağlamayı. Onu da bildiklerinden değil, içgüdüsel olmayan şeyleri de öğretmeni bekliyorlar. Levha boş evet, yavaş yavaş yazılacak üstüne, yavaş yavaş çizilecek. Levha dolacak... On beş yaşına geldiğinde seni iplemiyor olacak, arkadaşlarının söylediklerini daha doğru bulacak, evet, ama o güne kadar ne öğretirsen senden öğrenecek, ne diyorsan o olacak!

6. Reenkarnasyona inanıyorsun
Ruhunun bir daha ete kemeğe büründüğünde... olabilir böyle bir şey diyorsun, ama tabii bunu kanıtlayabilecek bir durumda değilsin. Olsun, bir çocuğun olacak. O da bir çeşit reenkarnasyon. Senden parçalar taşıyor, senin içinden çıktı, sen hayat verdin ona. Sen olmasan o olmayacaktı, tamamen sana ait bir şey. Ellerine bakıyorsun, parmaklarına, aynı sen...

7. Yüzlerce yeni oyuncak...
Şaka değil, ciddi. Öyle "Ben ouncağı bu yaştan sonra ne yapayım, deli miyim?" havalarına girmeyelim lütfen. Önce bir çocuğumuz olmasını bekleyelim... Doğmadan önce ilk alışverişlerde bezdi, pişik kremiydi falan alırken zaten eliniz çıngıraklara gitti. Şöyle bir salladınız, aman yahu, ne şeker bir şey dediniz, inkar etmeyin... Ya da bu kitabı okumayı bitirdikten sonra derhal çocuk yapma girişimlerinde bulunacak ve soluğu sonrasında zaten bir alışveriş merkezinde alacak ve bir değil, üç çıngırakla eve döneceksiniz, benden söylemesi...

8. Sabrını test etmek
Bir tümceyi onlarca kez yinelemeye hazır mısınız? Anlamsız bir tümceyi hem de... "Ağzındakileri püskürtmeyi bırak tatlım, bir tanem püskürtme ağzındakileri, bak püskürtme dedim. Üstün başın kirleniyor. Hâlâ püskürtüyorsun... Sen püskürttükçe masa örtüsü de berbat oluyor... Hem gülüp hem de ağzındakileri püskürtmeye devam edersen boğazına bir şey kaçabilir... Kime diyorum? Püskürtme evladım, bak şimdi çok kızacağım. Vallahi kızdım bak. Yeter artık ama son ver püskürtmeye..."

9. Birileri esprilerine gülsün
Şimdi birini güldürebilme sırası sizde. Komik olmasanız bile bu olacak. Siz ne yaparsanız yapın, gülecek, karnını tutacak, hıçkırıklara boğulacak, gözünden yaşlar gelecek... Hayat bir çocukla daha güzel. Onu güldürebildiğiniz an bunu daha iyi anlayacaksınız...

10. 'Seni seviyorum' diyen biri
Siz istemeseniz de gün gelecek, sizi kadar çok sevdiğini söyleyip duracak. Hem de durup duruken... Mesela onun için patates kızartırken, banyo yaptırırken, tırnaklarını keserken, en sevdiği filmi izlemesine izin verdiğiniz an, binsin diye arabanın kapısını açarken... Koşulsuzca birini sevmek ve aynı oranda sevilmek için çocuk yapınız. Kesinlikle yapınız...

11. Çalar saate artık gerek yok... Dakik olmayı öğreneceksiniz...
12. Daha önce görmediğin bütün ormanlar ve parklar seni bekliyor...
13. Ne söylesen inanan biri var!
14. 'Sevdiğin insandan çocuk sahibi olmak' diye bir klişe...
15. Dünyaya bir canlı getirmenin dayanılmaz hafifliği, üreme içgüdüsü...
16. Aile olmak buymuş, gerisi boşmuş!
17. Onlarca yeni hobin olabilir...
18. Masumiyetin gerçek anlamının keşfi.
19. Kimseyi bu kadar sevemezsin...
20. İleride sana bakacak biri olacak. Yalnız ölmeyeceksin...
21. Her gün sağlıklı beslenmek istiyorsun...
22. Gıdıklamak ve gıdıklanmak rutin faaliyet...
23. Islak ıslak öpülmek hoşuna gidiyor...
24. Hayat sürekli bir parti ve aksiyon halinde geçsin istiyorsun...
25. Yeni arkadaşlar edinmeye ihtiyacın var...
26. Arkadaşlarınla konuşurken konu sıkıntısına paydos...
27. Bir bebeğin kokusu nasıldır, o minik ayaklar kaç kere öpülebilir?
28. Yeniden çocuk olmak...
29. Siz de torun sahibi olabilirsiniz...
30. İlk konuştuğu, yürüdüğü, 'anne', 'baba' diyeceği an...
31. Sürekli fotoğrafını çekecek yeni bir şeye sahip olmak istiyorsun...
32. Harcanacak para...
33. Bir konunun uzmanı olmak istiyorsunuz...
34. Eşiniz çocuk istiyor...
35. Kalabalık sofralar arzuluyorsunuz...
36. Düzenden, tertipten hoşlanmıyorsunuz...
37. Kendinize dünyanın en güzel armağanını vermek istiyorsunuz...
38. Teknolojiye ayak uydurup blog sahibi oldunuz ama yazacak bir şey bulamıyorsunuz...
39. Yeni bir hayat...
40. Son madde son söz: Çocuklara evet!

8 Adimda Guzellesin



Günlük koşuşturmacada kendime vakit ayıramıyorum diyorsanız mutlaka okuyun...
Her kadının tutkusudur güzel olmak. Bu iş emek ve zaman gerektir ama doğru uygulamalar sayesinde düzenli bir uğraş haline dönüşebilir. Bakımınızı bir güne nasıl sığdırabileceğinizi bu yazıda öğrenebilirsiniz.

Ev işleri, iş hayatı ve çocuklar hem fiziken hem de ruhen yorulmamıza sebep olur. Özellikle de cildimiz bundan nasibini alır. Çoğumuz için günlük bakım çok zahmetlidir. Üstelik bunun için zamanımız da yoktur. Halbuki belli bir düzen içinde yapılan bakım, bizi bir yandan güzelleştirirken öte yandan da kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlar. Kendinize bir program oluşturmak için önerilerimize bir göz atın.

Saat 07:00: 10 dakikalık hafif egzersiz ile güne zinde başlayın

Yatağınızda yatarken kollarınızı ve bacaklarınızı iyice gerip kaslarınızı çalıştırmaya başlayın. Ardından hareketli müzik eşliğinde durduğunuz yerde koşun. Göğüs ve kollarınızı çalıştırmak için elinize iki ağırlık alın. Göğüs hizasına kaldırıp 20 kez kollarınızı açıp kapayın.

Saat 07:30: Bakımlı saçlar için beş dakika yeter
Duş alırken saç tipinize uygun krem kullanın. Saç kremleri hem bakım sağlar hem de saçlarınızın daha iyi şekil almasına yardımcı olur. Özellikle ince telli saçlar için sunulan hacim veren kremler, sabahları saçlarınızı daha rahat ve kolay şekle sokmanıza yardımcı olur.

Saat 07:45: Cilt maskeleri hızlı yardımcılarınız

Sabah kalktığınızda cildinizin mat ve cansız göründüğünü fark edersiniz. Bunun için hızlı yüz maskelerinden yararlanabilirsiniz. Bu ürünler genelde hızlı ve pratik uygulama şekillerine sahiptir. Cilt tipine uygun ürünler seçebileceğiniz gibi, canlandırıcı yüz maskeleri de kullanabilirsiniz.

Saat 20:00: Buğu ile derin temizlik

Yoğun bir günün ardından cildinizi dinlendirmenin en iyi yolu buğu banyosu. Buhar cildinizi derinlemesine temizler ve gözeneklerin açılıp gece bakımının daha verimli olmasını sağlar. Buğu banyosu için sıcak su dolu bir kaseye bir avuç gül yaprağı ve beş damla gülyağı dökün. Başınızı bir havlu ile örtüp iki dakika bekleyin. Ardından gece kreminizi sürün.

Saat 20:15: Kaşlarınızı yatmadan önce alın

Aslında kaşlarınızı almak için en uygun zaman öğlen saat 12.00'dir. Çünkü kaş alma işlemi en az bu saatte acı verir. Ama siz yine de akşam saatini tercih edin. Böylece cildiniz gece boyunca dinlenir ve şişkinlik iner. Kaşlarınızı alırken bir elinizle göz kısmını germeyi unutmayın. Bu arada işlemden sonra buzdolabında beklettiğiniz göz kremini uygulamak sizi rahatlatacaktır.

Saat 20:30: Kırışıklıklara müdahale zamanı

Son yapılan araştırmalar; cildin en çok saat 20.00?den sonra neme ihtiyaç duyduğunu ortaya koyuyor. Bundan dolayı bu saatte yüzünüze, boynunuza ve dekoltenize kırışıklık önleyici kreminizi bolca sürüp 15 dakika bekletin. Ayrıca gözlerinize de ferahlatıcı bir maske uygulayabilirsiniz.

Saat 21:00: Hızlı bir bakım ayaklarınızı rahatlatır

Özellikle kış aylarında haftada en az bir kez ayaklarınıza bakım uygulamayı ihmal etmeyin. Kapalı ayakkabının yol açtığı sertliklere ve hassaslaşmış bölgelere bu şekilde müdahale edebilirsiniz. Ayaklarınızı 5 dakika ılık sabunlu suda bekletin. Ardından topuk taşı ile sertlikleri giderin. Tırnak diplerinizde bulunan derileri geriye doğru itin. Ayaklarınızı bir havlu ile kuruladıktan sonra kremleyin. Yatarken çorap giymenizde yarar var.

Saat 21:30: Güzellik uykusu için kendinize masaj yapın

Stresli bir gün geçirdiyseniz ve boyun ağrıları çekiyorsanız, iyi bir masajı hak ettiniz demektir. Bunun için boyun ve omuzlarınıza birkaç damla lavanta yağı damlatıp masaj yapın. Ayrıca masaj aletleri de kendinize masaj yapmanızı kolaylaştırır. Masajın ardından 15 dakika küvette yatın. Suyun fazla sıcak olmamasına dikkat edin. 37 derece en uygun ısı. Böylece vücudunuz gevşer ve yatmadan önce rahatlamış olursunuz. Küvetiniz yoksa üzülmeyin. Ilık bir duş da aynı rahatlatıcı etkiyi gösterir. Bu arada yatmadan önce bir bardak ılık süt içmek de daha rahat uyumanızı sağlar. Ayrıca uyku problemi olanlar rezene çayını da deneyebilir. Rezene çayı; içeriği ile gevşeyip daha iyi uyumanıza yardımcı olur.

Acaba Dogru mu Giyiniyorsunuz ?



Küçük kalçalar, uzun bacaklar, kıvrımlar hayal değil..
Kalçalarınızı daha küçük göstermek için..

İpek, saten gibi akıcı umaşlı elbiseler vücudunuzdan kayarak dökümlü bir hava verir. Kalın kemer ile vücudunuzu bölerek orantı sağlayabilirsiniz. Ayrıca kolye de dikkat dağıtmak için iyi bir seçim olabilir.

Bacaklarınız daha uzun görünsün..

Natürel ve tek renkte mini elbise bacakları olduğundan daha uzun ve ince gösterir. En önemli nokta ayakkabılar.. Ten rengiyle bütünleşen ayakkabılar sizi daha uzun gösterebilir. Uçuk pembe, metalik ve ten rengi olanlar ideal..

Kıvrımlara dikkat..

A kesimli bir eteği V yakalı bir hırka ile kombinelediğinizde vücudunuz daha orantılı görünür, kıvrımlarınızı da kamufle edersiniz. Eteği yanındaki cepler kalçalarınızı kamufle ederek daha ince bir görünüm sağlar. Üst kısmınız zayıfsa hırkanızı açık renklerden seçerek kıvrımlarınızı orantılayabilirsiniz.

İnce görünmek için..

Skinny jean üzerine uzun, salaş bir hırka daha ince bir görünüm yaratır. Hatta daha uzun boylu görünmeniz sağlar. Kalın kumaşlardan uzak durun. Renk tonlarının birbirine yatkınlığına dikkat edin. Ayakkabılarınız pantolonunuzla aynı renk olsun.

Omuzlarınızı güçlendirin..

Geniş yakalı elbiseler omuzlarınızı daha güzel gösterir. Karpuz kollar ve boyundan bağlı modeller ideal seçimlerdir. Çok tercih etmiyor olsanız da ceket seçimlerini abartılı olmamak şartıyla vatkalı olanlardan yana kullanın. Sivri yakalı ceketler daha havalı bir görünüme sahip olmanızı sağlar.

Göbeğinizi kamufle edin..

Bol bir bluz göbeğinizi gizlemenize yardımcı olur. Üzerinize giyeceğiniz bir blazer ceket ise hem bluzunuzu gösterir hem de modern bir görünüm sağlar. Koyu renkler ince gösterir ancak kahverengi renk sadece ince göstermez aynı zamanda hatlarınızı da gizler.

Kıvrımlarınızı dolgunlaştırın..

Drapeler dolgun görünmeniz için ideal.. Bol drape daha dolgun görünüm demek.. Boynunuza takacağınız bol taşlı bir kolye dikkat çekerek zengin bir görünüm sağlar. Özellikle göğüs kısmınız için içi pedli modelleri tercih edebilir, gece kıyafetlerinde derin dekolte kullanabilirsiniz.